Demek ki o güveni vermemişim

Zonguldak Lisesi’nde 30 yıl felsefe öğretmenliği yapan, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu mezunu Hasan Acar gelmişti ziyaretime… Kendisi Dicle’den öğrencimdi. 
Acar soyadı gibi çok acar ve bir o kadar da konuşmaya hâkim, doğru düşünen ve yazan bir öğrencimdi. 
Bu ziyaretinde bir anısını paylaştı benimle. Kırk yıl sonra… Dinlerken bir hoş oldum… Sonra da kendimden utandım…
“Hocam, bir gün Türkçe dersindeyiz. Siz tahtaya bir cümle yazıyordunuz. O ara bir sesle irkildim: 
“-Hasan, oğlum nerdesin?”
Annemin sesiydi. Ama nasıl olur? Annem bunca yolu aşıp buraya nasıl gelirdi?
Aaa? Pencereden dışarıya bir göz attım ki o. Annem… O köylü kıyafetiyle sağa sola bakınarak şaşkın halde beni arıyordu. 
Beni aldı bir telaş! Terlemeye, yüzüm kızarmaya başladı. Allahtan o anda zil çaldı. Sizin arkanızdan ok gibi fırlayıp buldum annemi.
“-Anne, ne işin var senin burada?” diye sorup daha o ağzını bile açmadan onu dersliklerden uzak bir ağacın gölgesine çektim. Öğretmen ve arkadaşlarımın görmesini istemedim. Utanmıştım o çocuk aklımla. Bir gören olsa da, “kimdi o kadın?” diye sorsa  “Annem…” diyebilir miydim; bilmiyorum.
Oysa özlemiş beni garip anam. Düş görmüş üç gün üst üste. Dayanamamış kalkıp gelmiş. Köyden Ergani’ye kadar yürüdüğü gibi oradan da okula kadar yürümüş. Ama ben ne yaptım? Aç mı, susuz mu düşünmeden, onu bir an önce kimse görmeden geri yolladım. Ve siz ikinci derse girmeden  koşarak gelip sıramdaki yerimi aldım.”
Dedim ki: 
“-Ah be sevgili Acar!.. Niye söylemedin bana o gün…”
Demek ki,  ben o güveni vermemişim size bir öğretmen olarak? Neymiş efendim! Türkçe dersinde cümlenin ögeleri, özne, yüklem filan… Yıl 1962…
Dicle Öğretmen Okulu’na gelen bir öğrencim aldığı eğitimle annesinden utanıyor hale geliyorsa, biz bir öğrencimizin ziyaretine gelmiş annesine bir bardak su bile ikram edemiyorsak cümlenin tüm ögelerini öğretsen ne yazar; öğretmesen ne!..
Üç dört sene oldu kırk yıllık bu anıyı öğreneli… Aklıma geldikçe, hâlâ utanırım o yıllardaki öğretmenliğimden ve insanlığımdan.
Nasıl utanmam ki. Siz bir anne olarak onca yolu aç susuz yaya geleceksiniz 12-13 yaşındaki oğlunuzun okuluna. Size kimse “hoş geldiniz”  demeyecek… Yavrunuzu bulacaksınız ama o da sizi kimseyle görüştürmeyecek. Uğruna canınızı vereceğiniz evladınız, sizi bir gören olursa, öğrenciliğine zarar gelecek korkusuyla hemen uzaklaştıracak yanından ve okuldan.  
Eğitim, biricik evladını annesiyle gurur duyacağına ondan utanan bir insan haline getirmek miydi?
            Hüseyin Erkan-İstanbul