Dört halîfenin de hilâfetleri haktır…

Dört halîfenin de hilâfetleri haktır…



Ehl-i sünnet olmayanlardan bir kısmı, üç halîfenin haksız olarak halîfe olduklarını söylüyorlar. Hilâfeti, güç kullanarak, zorla aldıklarını zannediyorlar. 

 

Ehl-i sünnet yolu nedir? -11-

Ehl-i sünnet âlimlerine göre, dört halîfenin de hilâfetleri haktır, doğrudur. Çünkü, gaybdan haber veren hadîs-i şerîflerden birisinde, (Benden sonra hilâfet otuz senedir) buyuruldu. Yani tam, kâmil hilâfet otuz senedir. Bu otuz sene hazret-i Ali’nin hilâfeti ile tamam oldu. Bu hadîs-i şerîf, dört halîfenin de haklı olarak halîfe olduklarını göstermektedir ve halîfelik sıraları da haklıdır. 

Ehl-i sünnet olmayanlardan bir kısmı, üç halîfenin haksız olarak halîfe olduklarını söylüyorlar. Hilâfeti, güç kullanarak, zorla aldıklarını zannediyorlar. Yalnız, hazret-i Ali haklı olarak halîfe olmuştu, diyorlar. Hazret-i Ali’nin diğer üç halîfe zamanında ses çıkarmaması, onlara itâat etmesi, ortalığı idâre etmek, fitne çıkarmamak içindi diyorlar. Peygamber efendimizin Eshâb-ı kirâmının, birbirleriyle yalandan ahbaplık ettiklerini, ikiyüzlü olduklarını sanıyorlar. Geçinmek için birbirlerine dost göründüklerine inanıyorlar. Çünkü, bunların söylediğine göre, hazret-i Ali’nin halîfe olmasını isteyenler, üç halîfenin adamları ile istemeyerek arkadaşlık etmiş ve olduğu gibi görünmemişlerdir. Onlar da, hazret-i Ali’yi sevmedikleri hâlde, güleryüz göstermişler, düşmanlıklarını gizlemiş, dost olarak görünmüşlerdir. Bunların söylediğine göre, Eshâb-ı kirâmın hepsi ikiyüzlü ve yalancı olmaktadır. İçlerinde olanın aksini göstermişlerdir. Bunlara göre, Muhammed aleyhisselâmın Ümmetinin en kötüleri, Eshâb-ı kirâm olmaktadır. 

Sohbetlerin, toplantıların en kötüsü de, Resûlullahın “sallallahü aleyhi ve sellem” sohbeti olmaktadır. Çünkü, bu kötü huylar, onlara, Onun sohbetinden, Onun nasîhatlerinden gelmiş oluyor. Dünyânın en kötü zamanı Eshâb-ı kirâmın zamanı olmaktadır. Çünkü; ikiyüzlülük, düşmanlık, birbirini çekememek, kin tutmak ile yaşamış oluyorlar. Hâlbuki, Kur’ân-ı kerîmde, Feth sûresinin son âyetinde meâlen (Onlar birbirlerine karşı çok merhametlidirler) buyuruldu. Böyle kötü inanışlardan Allahü teâlâya sığınırız. 

Bu ümmetin önde gelenleri, en üstünleri böyle kötü huylu olurlarsa, sonra gelenlerde hiç iyilik bulunabilir mi? Acabâ, Resûlullahın “sallallahü teâlâ aleyhi ve sellem” sohbetinin üstünlüğünü ve ümmetin iyiliğini bildiren âyet-i kerîmeleri ve hadîs-i şerîfleri işitmemişler mi? Yoksa bunlara inanmıyorlar mı? Kur’ân-ı kerîmi ve hadîs-i şerîfleri bizlere Eshâb-ı kirâm ulaştırdı. Eshâb-ı kirâm kötülenirse, onların bizlere bildirdiği din de kötülenmiş olur. Allahü teâlâ, böyle bozuk sözlerden, çirkin inanışlardan bizleri korusun! Böyle sözlerle, İslâmiyeti yıkmaya uğraştıkları anlaşılıyor.