Duânın ehemmiyeti

Sözlüklerde, “İsteme, yalvarma; bir kimsenin kendisi veya başkası hakkında bir dileğine kavuşması için Allahü teâlâya yalvarması” gibi manalara gelen “Duâ”, dînimizin temel direklerinden biridir. Bizler duâ etmekle emrolunduk. Allahü teâlâ, duâ eden Müslümanları sever. Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Bana (hâlis kalp ile) duâ ediniz! Böyle duâları kabûl ederim” (Mü’min sûresi, 60) buyuruyor.
Hadîs-i şerîflerde de ifâde buyurulduğu gibi, “Duâ, mü’minin silâhıdır”, “Duâ, ibâdetin özüdür”, “Duâ, ibâdetin tâ kendisidir.”
Ulemâ ve Evliyânın büyüklerinden İmâm-ı Rabbânî hazretlerinin buyurduğu gibi, kulun Rabbine duâ etmesi, yalvarması, yakarması, sığınması, ağlayıp sızlaması, Rabbine hoş gelir.

SEVGİLİ PEYGAMBERİMİZİN DUÂSI
Bütün Peygamberler gibi, Sevgili Peygamberimiz de çok duâ etmişlerdir. Onun bir duâsı şöyledir: “Yâ Rabbî! Senden sıhhat ve âfiyet, emânete hıyânet etmemek, güzel ahlâk ve kadere rızâ göstermeyi istiyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Merhametin hakkı için bunları bana ver.” (İmâm Buhârî, El-Edebü’l-müfred)
Diğer bir duâsı da şöyledir: “Yâ Rabbî! Bana ilim ver, hilm (yumuşaklık) ile zînetlendir. Takvâ (harâmlardan sakınma) ihsân eyle. Âfiyet ile beni zînetlendir.” (Berîka)
İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî (kuddise sirruh): “Dert ve belâ gelince, Allahü teâlâya sığınmalı, kurtarması ve âfiyet vermesi için duâ etmeli, O’na yalvarmalıdır. Allahü teâlâ duâ edenleri, sıhhat, selâmet ve âfiyet isteyenleri sever” buyurduktan sonra; şunu nakletmiştir: Büyüklerden biri, hep duâ eder, Allahü teâlâdan bir günlük âfiyet isterdi. Adamın biri bu zâta; “Sen her gün âfiyette değil misin?” dedi. “Allahü teâlâdan öyle bir gün istiyorum ki, sabahtan akşama kadar Allahü teâlâya hiçbir günâh işlemeyeyim. Âfiyetle geçen gün böyle olur” buyurdu…
Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep ile yaratmakta, ni’metleri sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def için ve faydalı şeyleri vermek için duâ etmeyi sebep yapmıştır. Peygamberler (aleyhimüs-selâm) hep duâ ettiler. Ümmetlerinden de duâ etmelerini istediler.
Duâ gelmiş olan dertleri, belâları giderir; gelmemiş olanların da gelmelerine mâni olur. Peygamber Efendimiz, “Sabâh kalkınca, üç kerre, ‘Bismi’llâhi’llezî lâ yedurru maa’smihî şey’ün fi’l-erdı ve lâ fi’s-semâi ve hüve’s-semîu’l-alîm’ (duâsını) okuyana akşama kadar hiç belâ gelmez” (Tenbîhü’l-Gâfilîn) ve “Birinize herhangi bir dert ve belâ gelince, Yûnus Peygamberin duâsını okusun. Allahü teâlâ muhakkak onu kurtarır. O duâ şudur: Lâ ilâhe illâ ente sübhâneke innî küntü mine’z-zâlimîn.” (Tefsîr-i Mazharî) buyurmuştur.
Ayrıca duâ, kazâyı def eder, uzaklaştırır. Resûlullah (sallallahü aleyhi ve sellem); “Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur” buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz; “Çalışmadan duâ eden, silâhsız harbe giden gibidir” (Mektûbât-ı İmâm-ı Rabbânî) buyurdu. Bunun için çalışmalı, gayret etmeli, sonra da şartlarına uygun olarak edeple duâ etmelidir.
Bu konuda, evliyânın büyüklerinden Şerefeddîn Ahmed Yahyâ Münîrî şöyle buyurmaktadır: “Allahü teâlânın âdet-i ilâhiyyesine uymadan, sebeplere yapışmadan, çalışmadan duâ etmek, Allahü teâlâdan mu’cize istemek demektir. Müslümânlıkta, hem çalışılır, hem de duâ edilir. Önce sebebe yapışmak, sonra duâ etmek lâzımdır.”

BAZI HADÎS-İ ŞERÎFLER
Sevgili Peygamberimiz, duâ hakkında muhtelif hadîs-i şerîflerinde buyurmuştur ki:
“Ben lânet etmek için gönderilmedim. Hayır duâ etmek için, her mahlûka merhamet etmek için gönderildim.” (Berîka)
“Kendinize, evlâdınıza, kötü duâ etmeyiniz. Allah’ın kaderine râzî olunuz. Ni’metlerini arttırması için duâ ediniz.” (Berîka)
“Mü’minin din kardeşi için, arkasından yaptığı hayır duâ kabûl olur. Bir melek, ‘Allahü teâlâ, bu iyiliği sana da versin! Âmin’ der. Meleğin duâsı reddedilmez.” (Riyâzu’s-Sâlihîn)
“Ümmetimin günâh işlemeyen gençlerinin duâları kabûl olur.” (Künûzü’d-Dekâik)
Bugünkü makâlemizde, bir nebze, duânın ehemmiyeti üzerinde durmuş bulunuyoruz. Yarın da inşâallah, kısaca, duânın kabûl olması için lüzûmlu bazı şartlardan bahsetmek istiyoruz.

Comments are closed.