Duânın önemi hakkında birkaç kelime

Duâ “istemek” demektir. Aç bir kimsenin, iştihâlı olduğu bir zamanda yiyecek istemesi gibidir. “Duâ”, Allahü teâlâya yalvararak O’ndan murâdını istemektir. Duâ etmek, namaz, oruç gibi bir ibâdettir. Allahü teâlâ, “Bana ibâdet yapmak istemiyenleri, zelîl ve hakîr yapar, Cehenneme atarım” buyurmuştur. Allahü teâlâ, her şeyi bir sebep ile yaratmakta, ni’metlerini sebeplerin arkasından göndermektedir. Zararları, dertleri def için ve faydalı şeyleri vermek için de, duâ etmeyi bir sebep yapmıştır. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
“Duâ, ibâdetin aslı ve özüdür. Allah katında duâdan makbûl birşey yoktur. Duâ yetmiş türlü kazâyı önler. Ömrün bereketini artırır.”
“Kazâ, ancak ve yalnız duâ ile durdurulur.”
 Allahü teâlâ, duâ eden Müslümânları çok sever. Duâ etmeyenlere gadap eder. Duâ mü’minin silâhıdır. Dînin temel direklerinden biridir. Hadîs-i şerîfte, “Duâ mü’minin silâhı, dînin de direğidir” buyuruldu.
Kur’ân-ı kerîmde iyiler övülürken, “Seher vaktinde istiğfâr ederler” (Zâriyât, 18) buyuruluyor. Hazret-i Yakûb’un da, çocuklarına “Sizin için yakında [seher vakti] istiğfâr edeceğim” (Yûsüf, 98) dediği, Kur’ân-ı kerîmde nakledilmektedir.
Duâ, şartlarına uygun yapılmalıdır. Duânın hâlis niyetle yapılması gerekir. Allahü teâlâ, “Bana hâlis kalb ile duâ ediniz! Böyle duâları kabûl ederim” buyurdu.
Peygamber Efendimiz buyurmuştur ki: “Duânın kabûl olması için iki şey gerekir: Duâyı ihlâs ile yapmalıdır. Yediği ve giydiği helâldan olmalıdır. Mü’minin odasında, harâmdan bir iplik varsa, bu odada yaptığı duâ kabûl olmaz.”
Harâm lokma yiyenin duâsı kırk gün kabûl olmaz. Duâ ihtiyâcı gideren, saâdete kavuşturan kapının anahtarıdır. Bu anahtarın dişleri, helâl lokmadır.
Peygamber Efendimiz, “Allahü teâlâya, günâh işlemeyen dil ile duâ edin!” buyurunca, böyle bir dilin nasıl bulunacağı soruldu. Bunun üzerine “Birbirinize duâ edin! Çünkü ne sen onun, ne de o senin dilinle günâh işlemiştir” buyurdu.
Duâ, gelmiş olan dertleri, belâları giderir. Gelmemiş olanların da gelmelerine mâni olur. Nitekim Peygamberimiz, “Duâ belâyı önler” buyurmuştur.
Duânın yapılması da mukadderâta bağlıdır. Takdîrde varsa elbette duâ yapılır. Duânın belâyı önlemesi de kazâ ve kaderdendir. Nitekim Peygamberimiz, “Kader, tedbîr ile, sakınmakla değişmez. Fakat kabûl olan duâ, o belâ gelirken korur” buyurmuştur.