Dünyâ ve âhıret saâdetine kavuşmak

Dünyâda ve âhırette saâdete kavuşmak, râhat ve neşeli yaşamak için Müslümân olmak lâzımdır. Dünyâda da, âhırette de râhat ve mes’ûd yaşayanlar ancak, Peygamberlere uyanlardır. Râhata, saâdete kavuşmak için, Müslümânım demek, Müslümân görünmek yetişmez. Müslümânlığı iyi öğrenmek, onu doğru anlamak ve yapmak, ona uymak lâzımdır. Muhammed Ma’sûm-i Fârûkî hazretleri buyuruyor ki:
“Kıyâmet yaklaştı. Zulmetler, kalbleri karartan şeyler çoğaldı. Herkes, bu karanlık akıntılara sürüklenmektedir. Resûlullah efendimizin sünnetlerinin nûrları ile ışıklanmadıkça doğru yola kavuşulamaz. O yüce Peygamberin izinde bulunmadıkça, felâketlerden kurtulmaya uğraşmak boşunadır. Allahü teâlânın sevgili Peygamberine uymadıkça, Allahü teâlâyı sevmek saâdetleri ele geçemez. Âl-i İmrân sûresinin 31. âyetinde meâlen;
(Allahü teâlâyı seviyorsanız, bana tâbi olunuz! Bana uyanları Allah sever!) buyuruldu.
Saâdete kavuşmak isteyen kimse, bütün âdetlerini, ibâdetlerini ve alışverişlerini Onun gibi yapmaya çalışmalıdır. Görünen ve görünmeyen bütün iyilikler, bütün üstünlükler, ancak o yüce Peygamberi sevmekle, Ona uymakla ele geçebilir.”

FEYİZ VE BEREKET…
Ehl-i sünnet i’tikâdını, farzlardan ve harâmlardan lâzım olanları öğrenmek, her Müslümâna farzdır. Bunları öğrenmemek, büyük günâhtır. Her Müslümân, ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarından toplanarak hâzırlanmış olan bir ilmihâl kitâbı alıp, çoluğuna çocuğuna okutmalıdır.
Dünyâya ve âhırete faydası olmayan, hattâ zararlı olan, dîni ve ahlâkı bozanların kitâplarını okumamalı, lüzumlu, faydalı olan kitâpları okuyup, öğrenmelidir. İmâm-ı Gazâlî ve İmâm-ı Rabbânî hazretleri gibi zâtların kitapları, çok kıymetli ve faydalıdır. Hadîs-i şerîfte;
(Evliyânın anıldığı yere rahmet iner) buyuruldu.
Bu hadîs-i şerîf, evliyâyı severek hâtırlayanın, feyiz ve berekete kavuşacağını, duâlarının kabûl olacağını haber vermektedir. Herkes muhabbeti, sevgisi miktârınca, o büyüklerin feyizlerinden ve nûrlarından istifâde eder. Allahü teâlânın bu sevgili kullarının bakışları devâ, sohbetleri hasta ve ölü kalblere şifâdır. Onları gören, Allahü teâlâyı hâtırlar. Zamanımızda böyle zâtları bulmak, görmek imkânsız gibi olmuş ise de, kitâplarını, hayatlarını okuyup, yüksek, seçilmiş olduklarına inanan ve bunun için onları seven, onların rûhlarından feyiz alır, faydalanır.
Allahü teâlâ, insanlara dünyâda ve âhırette râhat yaşamak, saâdete kavuşmak için lâzım olan şeyleri bildirmek için, içlerinden bâzılarını Peygamber yaparak şereflendirdi. Bu Peygamberlere, Cebrâîl aleyhisselâm ismindeki bir melekle emirlerini ve yasaklarını bildirdi. Bunlar da, bu emirleri, Cebrâîl aleyhisselâmın getirdiği gibi ümmetlerine bildirdi.
Bütün Peygamberler, insanları Allahü teâlâya yaklaştıran vâsıta ve sağlam iptirler. Hadîs-i şerîfte, evliyânın, yani İslâmiyeti iyi bilip, bildiği ile amel eden âlimlerin, Peygamberlerin vârisleri olduğu bildirilmiştir. Bunun için, evliyâ da, insanı, Allahü teâlânın rızâsına ve merhametine kavuşturan vâsıta ve iptirler. Kur’ân-ı kerimde meâlen;
(Allahü teâlâya yaklaşmak için vesîle arayınız!) buyuruluyor.

PEYGAMBERLERİN VÂRİSLERİ…
Bu vesîlelerin en büyüklerinden biri Peygamberler ve onların vârisleri olan âlimlerdir. İmâm-ı Muhammed Gazâlî ve İmâm-ı Ahmed Rabbânî hazretleri, bu vârislerdendirler. Peygamber efendimizin vârisi olan ve Onun mübârek kalbindeki nûrlarını ve ma‘rifetlerini alıp, temiz kalblere ulaştıran, böyle zâtları vesîle ederek saâdete kavuşmak çok kolaydır. Zîrâ, bunların eserlerini, hâl tercemelerini okuyarak, kendilerini tanımak ve sevmek pek kolay olur.
Netice olarak Allahü teâlâ, dünyâda bütün insanlara acıyor. Ni’metlerini, yani faydalı, lüzûmlu şeyleri herkese gönderiyor. Zararlardan korunmak, saâdete kavuşmak için yol gösteriyor. Bu zamanda, zararlardan korunmak ve saâdete kavuşmak için, ehl-i sünnet âlimlerinin kitâplarını, hayatlarını okumaktan ve bunlara uymaktan başka çâre de yoktur…