Dünyâyı seven kalb, hastadır

Küfre, inkâra, isyâna sebep olan şeyler, harâmlar, mekrûhlar, günâhlar, dünyâ demektir. Mubâhlar, islâmiyete uymaya mâni olunca, dünyâ olurlar.
Muhabbet, sevmek, hep berâber olmayı istemek, berâber olmaktan zevk, lezzet duymak demektir. İnsân sevdiğini hiç unutmaz. Muhabbetin yeri kalbdir. Kalb, yürek denilen et parçasında bulunan bir kuvvettir. Bu kuvvete gönül denmektedir. Küfrü, inkârı, harâmları, mekrûhları sevmek, beğenmek, farzları, sünnetleri de beğenmemek, küfür olur, dünyâ olur. Müslümân olmak için, dünyâ sevgisini kalbden çıkarmak lâzımdır. Dünyâyı hâtırlamayı kalbinden çıkarana Sâlih Müslümân denir.
Dünyâyı seven, hâtırlayan kalb, hastadır. Kalbin temiz olması, dünyâ denilen şeyleri sevmekten, hâtırlamaktan kurtulması demektir. Kalb hastalığının ilâcı, İslâmiyete uymak ve Allahü teâlâyı çok zikretmek, yani ismini ve sıfatlarını hâtırlamak, kalbe yerleştirmektir.
Dünyâyı anlayan, ondan sakınır. Ondan sakınan, nefsini tanır. Nefsini tanıyan, Rabbini bulur. Mevlâsına hizmet edene, dünyâ hizmetçi olur. Dünyâ insanın gölgesine benzer. Kovalarsan kaçar. Kaçarsan, seni kovalar. Dünyâ, âşıklarına mihnet yeridir. Lezzetlerine aldanmayanlara, ni’met yeridir. İbâdet edenlere kazanç yeridir. İbret alanlara hikmet yeridir. Onu tanıyanlara selâmet yeridir. Ana rahmine nisbetle, Cennet gibidir. Âhırete nisbetle çöplük gibidir. Hadîs-i şerîfte;
(Âhiretin sonsuz olduğuna inanan kimsenin, bu dünyâya gönül bağlaması, çok şaşılacak şeydir) buyuruldu.
Bu dünyâ, âhıretin tarlasıdır. Burada tohumlarını ekmeyip yiyenler, böylece bir tohumdan kat kat meyve kazanmaktan mahrûm kalanlar, ne kadar tâlihsiz ve ahmaktır. Kardeşin kardeşten kaçacağı, ananın evlâdını tanımayacağı o gün için, hâzırlanmıyorlar. Böyle kimseler, dünyâda da, âhırette de zarardadırlar ve sonunda pişmân olacaklardır.
Aklı başında olan, bu dünyâyı fırsat bilir. Bu kısa zamânda, yalnız dünyâ lezzetleri ile zevklenmek için değil, belki bu fırsatta, tohum ekmek ve bir hayırlı iş, yani Allahü teâlânın beğendiği işi yaparak, âyet-i kerîmede bildirilen kat kat fazla meyveleri toplamak istemelidir. Cenâb-ı Hak, bu kısa zamânda yapılacak, hayırlı işlere ve ibâdetlere sonsuz ni’metler ihsân edecektir. Peygamberine tâbi olmayan, İslâmiyeti beğenmeyenlere de, sonsuz azâb yapacaktır.
Dünyâlık toplamak için, dîni âlet edenler, din hırsızıdır. Dinlerini dünyâ menfeati için satanlar hakkında, Bekara sûresinin 16. âyet-i kerîmesinde meâlen;
(Câhiller, ahmaklar, dünyâdaki zevk ve lezzetlere kavuşmak için, dinlerini, îmânlarını verdi. Âhıretlerini satıp, dünyâyı, şehvetlerinin istediklerini aldılar. Kurtuluş yolunu bırakıp, helâke koştular. Bu alışverişlerinde bir şey kazanmadılar. Bunlar, ticâret ve kazanç yolunu bilmedi. Çok ziyân etti)  buyurulmaktadır.
Netice olarak, İslâmiyeti öğrenmeyen, emir ve yasaklarına uymayan ve bunları öğrenip yapmak için çalışmayan, nefsinin istekleri peşinde koşan, dünyâyı seven Müslümânın kalbi hastadır. Müslümân olmayan kimsenin kalbi ise, ölüdür ve hakikatleri göremediği için kalb gözü de kördür.