Ebedî olarak yaşamak istiyorsan!

Ali bin Vehb-i Sincârî hazretleri, Irak evliyâsındandır. Doğum târihi belli değildir. Hayâtı, Sincâr’ın Bazâr kasabasında geçti. Küçük yaşta ilim tahsiline başladı. Yedi yaşında Kur’ân-ı kerîmi ezberledi. On üç yaşında Bağdat’a gitti. Orada büyük âlimlerden fıkıh, tefsîr, kelâm, hadîs ve tasavvuf ilimlerini öğrendi…
Ali bin Vehb, bir bahçede talebelerine ders verirken, zamânın âlimlerinden Mûsâ Zûlî ile Adî bin Müsâfir huzûruna geldi. Kendisine, “Yâ Ali bin Vehb! Tevhîd ne demektir?” diye sordular. O da, “İşte bu demektir” buyururken, orada bulunan koca bir kayayı gösterdi. Kaya bir anda ikiye bölünmüştü. Orada bulunanlar hayret ettiler. Bunu işitenler gelip kayayı gördüler ve duâlarının kabûlü için Ali bin Vehb’i Allahü teâlâya vesîle yaptılar.
Bu mübarek zat, talebesine sık sık buyururdu ki:
“İhlâs; bütün işleri, insanların rızâsı için değil, Allahü teâlânın rızâsı için yapmaktır.”
“Allahü teâlâ, sevdiği kulunun kalbine, kendine arzu etme isteğini yerleştirir.”

“TALEBE İKİ KISIMDIR!”
“Talebe iki kısımdır. Mürîd olanlar, severler, kalplerine kendilerine âit olan bir isteği, arzuyu getirmezler. Gayretleriyle tasavvuf derecelerine yükselmeye başlarlar. Murâd olanları ise sevilirler, dâvetlidirler, çekilirler ve yükseltilirler. Onun için murâdlar çok kıymetlidirler. Murâd olunanların başı ve sevilenlerin önderi Muhammed aleyhisselâmdır. Başkaları ona tufeyl yâni, yanı sıra kabûl olunmaktadırlar. Onlara aradığını buldururlar ve gideceği yolu tamamlarlar. Artık onların nazarında kâinâtın hiçbir kıymeti yoktur. Hep Allahü teâlâyı düşünürler. Bu yolda fenâ makâmına kavuşurlar.”
“Ebedî olarak yaşamak istiyorsanız, Allahü teâlânın emirlerini yapınız, yasaklarından kaçınınız ve cenâb-ı Hakkı devamlı hatırlayınız. Ondan gelenlere râzı olunuz. O zaman, âhiretinizi kazanır, Cennet’te ebedî, sonsuz olarak yaşarsınız.”
Ali bin Vehb-i Sincârî hazretleri, vefat etmesine yakın buyurdu ki:
“Zühd, üç kısımdır. Farz olan, fazîlet olan ve Hakka yakınlığa sebeb olan zühddür. Haramlardan kaçmakla yapılan, farz olan zühddür. Şüpheli olanlardan kaçmak da fazîlet olan zühddür. Mübahların fazlasından sakınmak da, Hakka yakınlığı sağlayan zühddür.”

Comments are closed.