Ebû Ca’fer Nesefî

Ebû Ca’fer Nesefî rahmetullahi aleyh, Hanefî mezhebi fıkıh âlimlerinin büyüklerindendir. 414 (m. 1023)’de Türkistan’da Nesef’te vefât etti. Kâdı idi. Bir dersinde, “Duânın fazileti” hakkında şunları anlattı: Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîmde şu âyet-i kerîmelerde meâlen buyuruyor ki: “Bana duâ edin, ben de size karşılığını vereyim…” (Mü’min-60). “(Ey Resûlüm), Kullarım sana benden sorarlarsa, muhakkak ki ben çok yakınımdır. Bana duâ edince, duâ edenin duâsını kabûl ederim. O hâlde, onlar da benim davetime koşsunlar ve bana hakkıyla îmân etsinler ki, doğru yola ulaşmış olsunlar.” (Bekâra-186). Nu’man bin Beşir’in rivâyet ettiği hadîs-i şerîfte, Resûl-i ekrem (sallallahü aleyhi ve sellem) “Duâ, ibâdetin ta kendisidir” buyurdu. Duâ için şerefli ve kıymetli vakitleri seçmelidir. Vakitlerin şerefi, hâllerin şerefli olmasından dolayıdır. Çünkü seher vakti, kalblerin saf ve kalbleri karıştıran şeylerin bulunmadığı bir vakittir. Arefe, iki bayram ve Cum’a günleri de Allahın rahmetine hazırlanma vaktidir. Vakitlerin şerefli olma sebeblerinde nice esrâr vardır ki, beşer onu anlayamaz.

Kıbleye dönüp ellerini kaldırarak duâ etmektir. Resûl-i ekrem efendimiz bir hadîs-i şerîfte “Muhakkak ki, Rabbiniz Hayy (diri) ve Kerîmdir. Kulu ellerini kaldırıp kendisinden bir şey istediği zaman, onu boş çevirmekten hayâ eder” buyurdu.
Duâ ederken, gözler semâya doğru kaldırılmaz. Parmağı ile işâret edilmez. Duâsını bitirdiği zaman, ellerini yüzüne sürer. Sesini, gizli ile sesli arasında olacak şekilde alçaltmaktır. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Rabbinize yalvararak ve gizlice duâ edin…” buyurdu (A’râf-55). Duâda yapmacık sözlerden sakınmaktır. Duâ edenin hâli, yalvaran bir kimsenin hâli gibi olmalıdır. Resûlullah efendimiz bir hadîs-i şerîfte; “Duâda secî’den, yapmacık sözlerden kaçının” buyurdu. Secî’den maksad, sözü söylemede, zorlanmaktır. Bu ise yalvarmaya uygun değildir. Resûlullahtan nakledilen duâlar, güzel, ölçülü ve fasihtir. Fakat bu duâlarda zorlama yoktur. Duâ ederken huşû içinde Allahü teâlâdan korkarak ve kabûlünü umarak, istediği şeyde ısrarla durmaktır. Şartlarına uygun yaptığı duânın, kabûl edileceğine inanmaktır. Bu husûsa samimî olarak ümit bağlamalıdır. Resûlullah efendimiz, bir hadîs-i şerîfte buyurdu ki: “Allahü teâlâya, kabûl edeceğine inanarak duâ ediniz.”

Comments are closed.