Ebû Osman Ukbânî

Ebû Osman Ukbânî hazretleri, müfessîr, kadı ve Mâlikî mezhebi fıkıh âlimlerindendir. 720 (m. 1320)’de Cezayir’de Tlemsân’da doğdu, 811 (m. 1408) senesinde orada vefât etti. “Tefsîru sûret-il-Feth vel-En’am” isimli tefsirinde şöyle yazmaktadır:
Feth sûresi 29. âyetinde şöyle buyurulmaktadır: (Muhammed aleyhisselam, Allah’ın Resulüdür ve Onunla birlikte bulunanların [Eshab-ı kiramın] hepsi, kâfirlere karşı şiddetli, çetin, fakat, birbirlerine karşı merhametli, yumuşaktır. Bunları çok zaman rüku ve secdede görürsün. Allah’tan lütuf ve rıza isterler. Çok secde ettikleri yüzlerinden belli olur. Bu onların Tevrat’taki vasıflarıdır. İncil’deki vasıfları da şöyledir: Onlar, ekine benzer. İnce bir filizin yerden çıkıp kalınlaşıp yükseldiği gibi, az ve kuvvetsiz oldukları halde, kısa zamanda etrafa yayıldılar. Her tarafı iman nuru ile doldurdular.)
Yine Feth sûresi 18. âyetinde şöyle buyurulmaktadır:  (Ağaç altında, sana söz veren müminlerden, Allah razıdır. Kalblerinde olanı bilmiş, onlara güven duygusu vermiş ve onları pek yakın bir fetihle ödüllendirmiştir.) Allahü teâlâ, ağaç altında sözleşme yapılan Eshabdan da razı olduğunu bildirmiştir. Cabir bin Abdullah dedi ki: Resulullah, (Ağaç altında benimle sözleşenlerden hiçbiri Cehenneme girmez!) buyurdu. Bu sözleşmeye, Biat-ür-rıdvan denir…
Maveraünnehir âlimleri buyurdu ki: İlk üç halife, Fetih suresinin, (Sana, ağaç altında söz veren müminlerden Allah razıdır) mealindeki 18. âyeti arasına da girmekle şereflendikleri için bunları kötülemek küfür olur. Biat-ür-rıdvan’da bulunan sahabiler, büyük günah işleseler de kâfir değildir. Çünkü Nisa sûresi 48 ve 116. âyetlerinde mealen buyuruluyor ki: (Allah, dilediğinin; şirkten [küfürden] gayri günahlarını affeder.) İlk üç halife âyet-i kerimelerle Cennetle müjdelendiği gibi, ikram olarak ismen de Cennetle müjdelenmişlerdir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (On kişi Cennettedir: Ebu Bekir ve Ömer ve Osman ve Talha ve Zübeyr ve Abdurrahman bin Avf ve Ali bin Ebi Talib ve Sad bin Ebi Vakkas ve Ebu Ubeyde bin Cerrah ve Said bin Zeyd.) [Tirmizi, İbni Mace]