Eğer yeryüzünde salihler olmasaydı!

Eğer yeryüzünde salihler olmasaydı!

Söylemişti de anlamamışız!..

“Eğer Ebdâl olmasaydı, yeryüzünde bulunanlar batar, helak olurdu. Sâlihler olmasaydı, yeryüzündekiler fesada uğrardı. Ulemâ olmasaydı, insanlar hayvanlar gibi olurdu.”   İzzeddîn el-Fârûsî hazretleri Şafiî mezhebi fıkıh âlimlerinden ve evliyânın büyüklerindendir. 614 (m. 1218) senesinde Irak’ta Vâsıt şehrinde doğdu. 694 (m. 1295) senesinde orada vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki: Arzın direkleri mesabesinde (derecesinde) olan Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ve diğer Peygamberler gidince, Allahü teâlâ Resûlullah Efendimizin ümmetinden kırk kişiyi onların yerine getirir. Bunlara ebdâl denir. Onlardan birisi vefât ederse, Allahü teâlâ yerine başka birini yaratır ve onun yerine getirir. Onlar yeryüzünün direkleridir. Onlardan otuzunun kalbi yakîn üzere bulunur. Onlar, namazlarının, oruçlarının, huşûlarının, yaşayış ve ahlâk güzelliklerinin çokluğu ile üstün olmazlar. Onlar veralarının doğruluğu, niyetlerinin, “güzelliği, kalplerinin Allahü teâlâdan başkasının ilgisinden kurtulması, hilmi ve zillete düşmeden, tevâzu ile Allahü teâlânın râzı olduğu şeyleri bütün Müslümanlara nasihat etmek suretiyle diğer insanlardan üstündürler. Hattâ, onlar hiçbir şeye lanet etmezler. Hiçbir kimseye eziyet etmezler. Kendilerinden aşağıda olan kimselere karşı kibir göstermezler. Onları hakîr görmezler. Kendilerinden yüksekte olan hiçbir kimseye haset etmezler. Dünyâyı sevmezler. Süfyân bin Hüseyn; Hasen-i Basrî hazretlerinin şöyle dediğini nakletti: “Eğer Ebdâl olmasaydı, yeryüzünde bulunanlar batar, helak olurdu. Salihler olmasaydı, yeryüzündekiler fesada uğrardı. Ulemâ olmasaydı, insanlar hayvanlar gibi olurdu. Sultan olmasaydı, insanlar birbirini yerdi. Rüzgâr olmasaydı, dünya kokardı. Ahmaklar olmasaydı, dünya harap olurdu.” “Bu ümmeti üç kısım buldum. Birincisi, Cennete hesapsız girerler, ikinci kısmı, azıcık sorguya çekilir, ondan sonra, Cennete girerler. Üçüncü sınıf ise biraz azap görüp, ondan sonra Cennete girerler. Ben, birinci kısımda olanlardan olmak isterim. Onlardan olamazsam, az bir hesaba çekilenlerden, onlardan da olamazsam, biraz azap görüp, Cennete girenlerden olmak, isterim.” “Alçak ve düşük olan kimseler kibirlenir. Böyle kimseler övünür. Hata ve haksızlıkta ısrar edenler de bunlardır.” Harem bin Hayyan el-Âbdî, Resûlullah Efendimizin Sahâbîlerinden Hamâme’nin (radıyallahü anh) yanında gecelemişti. Hamâme, bütün gece sabaha kadar ağladı. Sabah olunca Harem, “Yâ Hamâme! Niçin öyle ağladın?” diye sordu. O da, “Kabirlerin, içerisinde bulunanları ortaya çıkardığı, gökteki yıldızların dağıldığı gecenin sabahını hatırladım da, ağladım” diye cevap verdi.

Comments are closed.