Evet, tıpkı söylediğin gibi!

Abdülhakim Arvasi hazretlerinin yıllarca özel hizmetini yapmakla şereflenen Şakir Efendi şöyle anlatıyor:
“Efendi Baba ile Zeynep Kâmil’de, büyük veli Abdülfettah-i Akri hazretlerinin kabrini ziyarete gittik.
Böyle büyük zatların ziyaretinde çok edepli davranırdı mübarek. Ayakkabılarını kabristanın dışında çıkarırdı mesela.
O gün de öyle yaptı…
Kabristana çorapla girdi.
Sonra bana dönüp ‘Gözlerini yum ve ne gördüğünü bana söyle’ buyurdu.
Gözlerimi yumdum.
Uzun boylu, heybetli, esmer ve çok nurani ‘bir zat’ belirdi karşımda.
Gördüğümü arz ettim.
‘Evet, tıpkı söylediğin gibidir. O, İstanbul’daki en büyük üç evliyadan biridir’ buyurdu…”
***
Abdülhakim Efendi hazretlerinin yeğeni Faruk Işık bey de şöyle anlatıyor:
“Bir gün balkondan taş zemine düşmüştü bizim Nevzat. Süratle aşağı inip koma hâlinde hastaneye yetiştirdik.
Aklî melekesini kaybetmişti.
Çok tabiplere gösterdik.
‘Ümit yok’ dediler.
Efendi’ye arz ettik.
‘Bana getirin!’ buyurdu.
Götürüp şefkatli kollarına teslim ettik Nevzat’ı.
Sevgiyle baktı ona.
Okuyup dualar etti…
Çok şükür kavuştu şifaya.
Öyle ki, iz bile kalmadı o hastalığından.
Hatta avukatlık yaptı uzun yıllar…”