Ey insanoğlu, akraba ve yakınlarını ziyaret et!..

Salih akrabaları, arkadaşları, din kardeşlerini, komşuları ziyaret etmek ne güzel bir haslet… Çünkü, Allahü teâlâ, Müslüman olan ve salih olan akrabayı ziyareti emretmektedir. Hiç olmazsa haftada veya ayda bir ziyaret etmeli, kırk günü geçirmemelidir. Uzak memlekette ise, mektupla, telefonla gönlünü almalıdır. Akrabası gelmese, cevap vermese de, giderek veya hediye, selam göndererek, yahut mektup ile yoklamaktan vazgeçmemelidir…
Allahü teâlâ buyurdu ki:
“Ey insanoğlu, malın ile akraba ve yakınlarını ziyaret et! Eğer malında cimrilik yaparak onlara bir şey götürmezsen, yahut onlara verecek kadar bir şeyin olmazsa, o takdirde hiç değilse ayaklarınla yürüyerek onlara ziyarette bulun.”
Peygamber efendimiz de buyurdu ki:
(Şu beş şeyin cezası hemen görülür: Sultana isyan etmek, zulmetmek, anaya babaya asi olmak, akrabaya ziyareti kesmek, iyiliğe karşı şükretmemek.) [İbni Lâl]
Akrabâ, dost ziyâretleri, insanın ömrünün uzamasına sebep olur. Nice insanların, üç günlük ömürleri akrabâ ziyâreti sebebiyle 30 yıl uzamıştır.
Peygamber efendimiz buyurdu ki:
(Rızkının bol, ömrünün uzun olmasını isteyen, sıla-i rahm etsin!)
(Sadaka vermek, iyilik etmek, ana babaya ihsanda bulunmak ve akrabayı ziyaret etmek, şekaveti saadete çevirir, ömrü uzatır ve insanı kötü ölümden korur.) [Ebu Nuaym]
İki kişi, Davud aleyhisselama birbirini şikâyet etti. Hazret-i Azrail gelip;
-Bu iki kişiden birinin eceline bir hafta kaldı. İkincisinin ömrü de, bir hafta önce bitmişti; ama ölmedi, dedi. Hazret-i Davud, hayret edip sebebini sorunca cevaben dedi ki:
-İkincisinin bir akrabası vardı. Buna dargın idi. Bu gidip onun gönlünü aldı. Bunun için Allahü teâlâ, bunun ömrünü 20 yıl uzattı…
***
Osman bin Maz’ûn hazretleri, Eshab-ı kirâmın büyüklerindendir. İman etmesi şöyle anlatılır:
Resûlullah efendimiz bir gün Mekke’de evinin yanında oturuyordu. O sırada Osman bin Maz’ûn oradan geçiyordu. Resûlullah efendimiz bakıp, tebessüm etti. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz onun oturmasını teklif etti. Osman bin Maz’ûn bu teklifi kabûl ederek, Peygamberimizin karşısına oturdu. Resûlullah efendimiz konuşuyordu. Konuşurken, o sırada mübârek gözlerini göğe dikti. Sanki kendisine bir şeyler anlatılıyor, o da bunu kavramak istiyor gibi başını sallıyordu. Bu sırada Resûlullahın Osman bin Maz’ûn ile ilgisi kalmamıştı. Bu hâl bir müddet devam etti…
Peygamberimiz bundan sonra gözünü, sağ tarafından aşağı doğru ağır ağır indirdi. Bilâhare Osman bin Maz’ûn bu hâli sordu. Peygamber efendimiz buyurdu ki:
– Sen otururken, bana Allahü teâlânın elçisi Cebrâil aleyhisselâm geldi ve; “Muhakkak ki Allahü teâlâ, adâleti, ihsânı ve akrabaya vermeyi emrediyor. Zinadan, fenâlıklardan ve insanlara zulüm yapmaktan da nehyediyor (yasak ediyor.) Size böylece öğüt veriyor ki, benimseyip tutasınız” [Nahl: 90] âyetini indirdi…
Osman bin Maz’ûn der ki:
– Ben zaten Resûlullah efendimizle Peygamberliği bildirilmeden önce arkadaş idim. Bu hâdise üzerine kalbimde îmân yeşerip yerleşti. Resûlullahın sevgisi gönlüme düştü ve Müslüman oldum.