Ey mutmainne olan nefs!

Resul aleyhisselam buyurdu ki: “Allahü teâlâ o gün, İsrafil aleyhisselama Sur’a üflemesi için emreder.
O, ayakları yerde, başı Arş-ı âlâ’da bir melektir. Yaratıldığı günden beri Sur’u ağzına almış, bir ayağı ileri, bir ayağı geri, gözlerini Arş’a dikmiş olarak durur.
Vakta ki emrolunur.
Hemen Sur’a üfürür.
Sur’a üflemeye başlayıp nefesi Sur’u dolduruncaya kadar kırk yıl geçer.
? ? ?
Sur, bir borudur ki bütün canlıların adedince onda delikler vardır.
Her delik bir ruha aittir.
Ruh, o delikten çıkar.
Kendi bedenine girer.
Eğer bir bedenin başı doğuda ve ayağı batıda olsa, Allahü teâlânın emriyle derhâl birleşirler. Bütün ruhlar Sur’dan çıkar, kendi bedenlerine girerler.
? ? ?
Bir ruh hariç.
Ebu Bekir’in ruhu.
O Sur’dan çıkmaz.
Melek bir daha üfürür.
Yine çıkmaz.
Allahü teâlâ ‘Yâ İsrafil! Sen sakin ol. Ben onunla konuşayım’ buyurur.
Sonra:
‘Ey mutmainne olan nefs! Sen Rabbinden, Rabbin de senden razı olduğu hâlde çık ve Rabbine dön. Salih kullarımla cennete gir!’ buyurur.
Ruh bu emri dinler.
Sur’dan dışarı çıkar.
Görür ki Resulullah’ın mübarek ruhu da çıkmış, kendisini beklemektedir.” (“Menâkıb-ı çihâr yâr-i güzîn” kitabından alınmıştır.)

Comments are closed.