Farzı yapmak haramdan kaçmak

Sıralamada, farzları yapmak haramlardan kaçınmaktan sonra gelir. Bunun için, İslam büyükleri haramlar üzerinde çok durmuşlardır. Harâmlardan kaçınmak da, iki türlüdür:
Birinci kısmı, yalnız Allahü teâlânın hakkı olan, O’nun yasak ettiği günâhlardan kaçınmaktır.
İkinci kısmı, insanların, mahlûkların hakları da bulunan günâhlardan kaçınmaktır.
İkinci kısmı, daha mühimdir. Allahü teâlâ, hiçbir şeye muhtâç değildir ve çok merhametlidir. Kullar ise, pek çok şeye muhtaç oldukları gibi, cimridirler. Resûlullah buyurdu ki: “Üzerinde kul hakkı olan, insanların malına, ırzına dokunan, ölmeden önce helâllaşsın, ödesin! Zîrâ âhiret günü altının, malın değeri olmaz. O gün, hak ödeninceye kadar, kendi sevâblarından alınacak, sevâbları olmazsa, hak sâhibinin günâhları, buna yüklenecektir.”
Cenab-ı Hak, bazı kullarına işlediği günahların cezası olarak dünyada sıkıntı, bela vererek ahirete bırakmaz. Bazı kullarına da, ahiretteki derecelerinin yüksek olması için belalar verir.
İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki: “Dünya, ahirete göre deniz yanında bir damla gibi bile değildir. Dünyada birkaç gün dert bela çekilmese, Cennetin sonsuz lezzetlerinin kıymeti anlaşılmaz, ebedi sıhhat ve afiyet nimetlerinin kıymeti bilinmezdi. Açlık çekmeyen, yemeğin lezzetini anlamaz, acı çekmeyen rahatlığın kıymetini bilemez. Dünya bir anlık rüya gibidir.
Cenâb-ı Hakkın merhameti sonsuzdur. Bir annenin çocuğuna olan merhameti, bu sonsuz merhametin yanında okyanusta damla bile değildir.”
Allahü teâlânın rahmetini uman, O’nun rahmetine nâil olmak için gereken gayreti göstermelidir. O’nun emir ve yasaklarının dışına çıkmamalıdır. Hep salih, iyi amel işlemelidir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz ki Allahın rahmeti iyilik eden, sâlih ameller işleyenlere yakındır. Kim ki Rabbine kavuşmayı umuyor, arzû ediyorsa, sâlih, iyi, güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibâdete hiçbir şeyi, hiçbir kimseyi ortak tutmasın.”

Comments are closed.