Fıkıh Âlimi Ebü’l-Ferec Abdülvâhid Şîrazî

Ebü’l-Ferec Abdülvâhid Şîrazî hazretleri Hanbelî fıkıh âlimidir. Aslen Şîrazlı olup Urfa-Harran’da doğdu. Soyu meşhur sahâbî Sa’d bin Ubâde’ye (radıyallahü anh) ulaşmaktadır. Bağdat’­ta Kâdî Ebû Ya’lâ el-Ferrâ’dan fı­kıh okudu. Daha sonra Şam’a yerleşti ve birçok talebe yetiştirdi. 486 (m. 1094)’de orada vefat et­ti.

Bir dersinde şunları anlattı:
Allahü teâlâ, Kur’an-ı kerimde eshâb-ı kirâmı çok yerde övmektedir: Tevbe, Mâide ve Mücâdele ve Beyyine sûrelerinde buyuruyor ki: (Biz onların her birinden râzıyız. Onların her biri de, Allahü teâlâdan râzıdırlar.) Demek ki, hem sevmiş, hem de sevilmişlerdir. A’raf ve Hicr sûrelerinde meâlen, (Biz azîmüşşân, onların kalblerindeki gıl ve gışşı nez’ ettik) buyuruyor. Yâni kalblerindeki kin, hıyânet ve birbirlerine düşmanlık gibi şeyleri kökünden çıkarıp attık. Enfâl sûresinde, cenâb-ı Hak, Resûl-i Ekremine meâlen buyuruyor ki: (Sana, Allahü teâlâ ve müminlerden sana tâbi olanlar kâfîdir) ki, o vakit, Sahâbe-i kiram pek az idi. Âyet-i kerimenin mânasına iyi dikkat edilirse, Sahâbe-i kiramın büyüklüğü ve derecelerinin yüksekliği anlaşılır. Her biri dîn-i islâmın yayılmasında, Server-i âleme kâfî oluyorlar. Allahü teâlâ, onların ismini, kendi isminin yanına getirerek buyuruyor ki: Hakîkatte ben sana yetişirim ve onlar benim kifâyetimin mazharı olur. Görünüşte onlar sana kifâyet eder. Başkasının yardımına lüzûm ve ihtiyaç kalmaz.

Feth sûresinde, cenâb-ı Hak meâlen buyuruyor ki: (Ağaç altında sana bî’at eden, [yâni emirlerini kayıtsız şartsız yapmaya söz veren] mü’minlerden Allahü teâlâ râzıdır) ki, bunlar Sahâbe-i kiram idi (ve onlara Sekîne, [yâni tumânînet, kalplerine kuvvet] veriyor ve sana olan sevgilerini, sıdk ve ihlâsı biliyor ve onları yakın bir feth ve zafer ile sevaplandıracağını müjdeliyor.) Hudeybiye Anlaşmasında, Sidre yâhut Sümre ağacının altında yapılan söz vermeye işarettir. Sahâbeden her birinin rıza-i ilâhîye mazhar olduğu ve kalplerinin temiz ve hâlis olduğu ve sekînenin inzâli ve Feth-i karîb ile sevaplandırılacaklarını bildirmesi, mertebe ve şânlarının büyüklüğüne açık bir şâhittir.