Fıkıh Âlimi Şerefüddin Hasan Tayyibî

Şerefüddin Hasan Tayyibî hazretleri Hanefi fıkıh âlimlerindendir. 743 [m. 1342] de vefat etti. Mişkât şerhi meşhurdur.

Bu kitabında buyuruyor ki:
Namaz, İslam dininin direklerinden en ehemmiyyetlisidir. Nisâ sûresinin yüzüçüncü âyetinde, “Namaz mü’minler üzerine, vakitleri belirli bir farz oldu” buyuruluyor. Hadîs-i şerîflerde, “Allahü teâlâ, her gün beş vakit namaz kılmayı farz etti. Kıymet vererek ve şartlarına uyarak her gün beş vakit namaz kılanı Cennete sokacağını söz verdi” “Namaz kılmayanın, İslamdan nasibi yoktur!” “İnsan ile kâfirlik arasındaki fark, namazı terk etmektir!” buyuruldu. Bunun manası, “İnsan ile kâfirlik, ayrı ayrı iki varlıktır. İkisini birleştiren yol, namaz kılmamaktır. Aralarından, namaz kılmamak kalkınca, yani bir insan namaz kılarsa, bu insan ile kâfirlik arasında yol kalmaz. İkisi birbiri ile birleşmez. Kafirlik bir özelliktir. Kendi kendine bulunmaz. Bazı insanda bulunur. Kâfirlik bulunan insanda namaz kılmamak vardır. Kâfirlik bulunmayan insanda namaz kılmamak yoktur. Kâfirlik bulunan insan ile kâfirlik bulunmayan insan arasındaki fark, namaz kılıp kılmamaktır” demektir. Bu hadîs-i şerîf, “İnsan ile ölüm arasındaki fark, nefes almamaktır” sözüne benzemektedir. Ölüm bulunan insan nefes almaz. Ölüm bulunmayan insanda nefes almamak yoktur. Nefes almamak bulunan insanın ölü olduğu anlaşılır.

Bu hadîs-i şerîf, namaz kılmakta tembellik edenleri şiddetle korkutmaktadır. Namaz kılmak, Allahü teâlânın büyüklüğünü düşünerek, Onun karşısında kendi küçüklüğünü anlamaktır. Bunu anlayan kimse, hep iyilik yapar. Hiç kötülük yapamaz. Nefsine uyanın namazı sahih olsa da, bu meyvelerini veremez. Her gün beş kere, Rabbinin huzurunda olduğuna niyet eden kimsenin kalbi ihlas ile dolar. Namazda yapılması emrolunan her hareket, kalbe ve bedene faydalar sağlamaktadır. Camilerde cemaat ile namaz kılmak, Müslümanların kalblerini birbirlerine bağlar. Birbirlerinin kardeşleri olduklarını anlarlar. Büyükler, küçüklere merhametli olur. Küçükler de, büyüklere saygılı olur. Zenginler, fakirlere ve kuvvetliler zayıflara yardımcı olur. Sağlamlar, hastaları, camide göremeyince, evlerinde ararlar. “Din kardeşinin yardımına koşanın, yardımcısı Allahtır” hadîs-i şerîfindeki müjdeye kavuşmak için yarış ederler.