Gazeteci ve belediyeci tutuklamaları

Son üç senede çeşitli örgütlerle ilgili, suça tam teşebbüsten, birçok muvazzaf ve emekli devlet görevlisi ile basın mensubu, gözaltına alındı ve ardından bir kısmı da tutuklandı. Keşke teşebbüsler hiç olmasaydı. Ama olduysa hukuk kara kaşa kara göze bakmaz. Mademki deliller güçlü deniyor, öyleyse bunun üstüne hukuken gidilmemesi büyük suç, hatta ihanet olurdu. 1960’lardan beri buna benzer çalışmalar sonucu birçok askerî müdahale zamanında görevde olanlar, konuyu çok açık anlarlar. Müdahaleler sonucunda, sermayenin hızla el değiştirdiğini de gördük. Yani hiçbir müdahale kurtarıcı olamadı. Aksine korkutucu ve sindirici ve servet aktarıcı oldu. Yani her halükârda zararlı. Böyle müdahalelerin planlayıcıları, harekat öncesi, basın hayatına öyle veya böyle el altından sopa göstererek veya bal tabağı sunarak çokça müdahale ettiler. Yani önce gayri resmi müdahale ettiler. 1960’taki öğrencilerin Et-Balık Tesislerinde, kıyma yapılması şayiası gibi… 
Şimdi de bazı gazetecilerin gözaltı ve tutuklanmasına feryat edenleri görüyoruz. Avrupa’ya ülkemizi şikâyet ediyorlar. Peki suçlamalar gazetecilikle ilgili mi? Asla ve kat’a. Aylar geçtiği halde “Sonerler kaçmaz, Ahmet kaçar mı kaçmaz mı” başlıklı yazılarla kime hizmet ediyorlar. 
4 Mayıs 2011’de Ilgaz dağlarında bir polis konvoyuna saldırılmasının ertesi günü, bazı kalemlerden “Ahmet kaçmaz” yazısı damlıyor. Belediyelerde bazı gözaltılara yine bazı işçilerin protestosunu da hiç anlayamadım. Belediyeci ihaleye fesat karıştırmakla suçlanıyor. Bu ihaleyi alanlardan herhalde hiçbiri işçi değil. Anlayan beri gelsin. Hem de polis ölmüş neyime dercesine. Peki büyük şehir belediye başkanı kaçar mı? Milletvekili kaçar mı? General kaçar mı? Ülke bunların hepsinin kaçabileceğini gördü. Bir gazeteci, ülkede binlerce tutuklu insan varken sadece niye Ahmet ve Soner’e arka çıkar veya hüsnü şahadette bulunur?!. 
Ilgaz Dağlarındaki saldırıyı nefretle kınıyorum. Bu dağlarda pusu atmak mertlik değildir. Görevli polis niye hedef. Polis akşam evine bir ekmek götürmenin peşindeydi. Böyle huzur düşmanlarının bir de idarede olduklarını düşünün. Onlara kaşınızı çatmak bile ölümdür. Ilgaz Dağları Milli Mücadelede, İnebolu yoluyla Anadolu’ya gönderilen mühimmat ve silahların sevk yoluydu. Şerefli ve gazi bir yoldur. Nice taze gelinler kundakta bebekleri ile, bu dağları kış kıyamette aştılar ve yurdu düşmandan kovmaya yardım ettiler. Şimdi Ilgaz kan ağlıyor. Ilgaz yorgun. Ilgaz başını hangi taşa vursun bilemiyor. Teröre binlerce defa lanet…

 

Comments are closed.