“Gelir seni annenden isterim!”

“Gelir seni annenden isterim!”



“Çılgın âşık niçin geldiğini söyleyecek bir söz bulamayınca şaşkınlıkla son söyleyeceğini deyiverir!..”

 

Kim ki, nerede ve kime karşı olursa olsun, bir yanlışlık yaptığını fark eder etmez, yapacağı tek şey özür dilemek olmalıdır. Ve kesinlikle “Ben yanlış yapmam, ben hata yapmam” dememeli hiç kimse.

Yok, hiç hata yapmayan bir insan yok, yeryüzünde. Bilmeden ya da bilerek ne hatalar yapıyoruz hepimiz. Elbette en güzeli hata yapmamak, dolayısıyla da özür dilemek zorunda kalmamaktır. Ama biraz önce de söylediğim gibi, bu mümkün değil.

Hele hele üniversiteyi bitirme aşamasına kadar hiç kız arkadaşı olmayan Turan Eren’in, ilk kız arkadaşına karşı birçok hataları olmayacak mıydı?

Kim midir, Turan Eren?

Hani kendisinde daha önceleri de sık bahsettiğim Antalya Vali Yardımcılığı’ndan emekli, Üç Dilek kitabının yazarı Kaymakam Bey…

Hani, okuduğu Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni, bütün fakültelerden üstün gören ve öyle olduğunu sanan delikanlı…

Hani, Hukuk Fakültesi bitirme sınavlarıyla boğuşan kız arkadaşı Semra’ya “Yarınki buluşma isteğimi ‘sınavım var’ diye kabul etmiyorsan, beni sevmiyorsun demektir. O hâlde ayrılalım” diyen o âşık genç…

Hatalı mı hatalı…

İyi yanı şu ki, hatasında ısrar etmiyor. Hemen ertesi gün, Hukuk Fakültesi’ne gidip sınavdan çıkmasını bekliyor Semra’nın. Sözle söylenmese bile, bir özür dilemedir bu davranış;

“Sana bir öğle yemeği ısmarlayıp hemen yakanı bırakacağım. Gidip çalışmalısın çünkü” deyince, çözülüverir buzlar.

Buzlar erimesine erir de o gün, bizim delikanlı abayı adamakıllı yakmıştır Semra’ya. Bir gün olsun, görmeden duramamaktadır. Yine bir gün “buluşalım”, “buluşamayız” tartışması sürerken “bak, benimle buluşmazsan, gelir seni annenden isterim!” demesin mi?

Sevgilisinin “sakın, asla böyle bir çılgınlık yapma!” demesini dinlemez bile. Akşam olunca, doğru Semraların evine… Kapıyı Semra’nın annesi açar. Semra da ders çalışmaktadır odasında.

Turan’ı görünce çok kızar anne. Bizim çılgın âşık da niçin geldiğini söyleyecek bir sebep bulamamanın şaşkınlığı ile deyiverir en son söyleyeceğini oracıkta:

“Allah’ın emri, peygamberin kavli ile kızını istiyorum…”

Semra’nın annesi daha çok şaşırıp “oğlum, kız böyle istenmez. Annen, baban yok mu senin?” deyince “Ben böyle istiyorum. Verirsen verirsin, vermezsen sen pişman olursun” diyerek yanlış üstüne bir yanlış daha yapar.

Siz kız annesi olsanız, böylesine zırvalayan bir deli divaneye ne yaparsınız?.. DEVAMI YARIN