Genç şehîd: Ahmedullah

Ahmedullah hazretleri; evliyânın büyüklerinden meşhûr İslâm âlimi Muhammed Senâullah-ı Pânipütî hazretlerinin büyük oğludur. Hazret-i Osman’ın soyundandır. Doğum târihi bilinmemektedir. 1784 (H.1198) de Hindistan’da, Pânipût’ta vefât etti…

BABASINDAN ÖNCE VEFAT ETTİ
Ahmedullah hazretleri, önce babasından ve diğer âlimlerden ilim öğrendi. Bu hususta büyük gayretler gösterdi. Tasavvufta Mazhâr-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin derslerinde ve sohbetlerinde yetişti. Kalbin temizlenmesinde ve insanın olgunlaşmasında büyük tesiri ve faydası olan “Lâ ilâhe illallah” zikrini çok yapardı. Tasavvufta kemâle erdikten sonra, hocası ona icâzet vererek insanlara rehberlik etmekle vazîfelendirdi. İnsanların, Peygamber efendimizden naklen bildirilen ve doğru îtikâd olan Ehl-i sünnet îtikâdını öğrenmelerine ve dînin emirlerine uymalarına vesîle olmuştur. Bu hususlarda rehberlik yapmıştır…
Babası Senâullah-ı Pânipütî büyük bir tefsîr âlimi olup Tefsîr-i Mazherî adında on cildlik çok kıymetli bir eseri vardır. Oğlu Ahmedullah kendisinden önce vefât etmiştir. Vefât ettiğinde 30 yaşında idi. Bu hususta şöyle buyurmuştur: “Oğlum öleli otuz sene oldu. Bu oğlumu çok severdim. Allahü teâlâ sevdiği kullarına gayretinin çokluğundan, gönüllerinde kendi muhabbetinden başka sevgi bulundurmayı istemez. Bunun için bu oğlumu dünyâdan aldı. Kalbimde Allah sevgisinden başka sevgi bırakmadı.”

“NE MUTLU BANA Kİ…”
Hocası Mazhâr-ı Cân-ı Cânân hazretleri Ahmedullah’a yazdığı bir mektubunda şöyle buyurmuştur: “Bugüne kadar size teveccühde kusur olmadı. Bundan sonra da olmayacaktır. Her gün ilerlemektesiniz. Kemâlât-ı risâletin tecellîleri zaman zaman görünüyor. Sabah ve akşam irşâd halkası yapmanıza çok sevindim. Ümidim arttı. Allahü teâlâ iki cihân futûhatı ihsân eylesin.”
Ahmedullah hazretleri, çok kuvvetli ve cesur idi. Kafirlerle cihâd etmiştir. Bir defâsında bir grup eşkıyâ, hizmetçisini çevirip eşyâsını almıştı. Durum arz edilince peşlerinden gidip yirmi atlı eşkıyâyı yenerek eşyâları geri almıştır. Fakat bu hadiseden sonra düşmanları bir fırsatını kollayıp onu tenha bir yerde kıstırdılar ve şehid ettiler. Şehid olurken şöyle dedi: 
“Ne mutlu bana, büyüklerime kavuşuyorum…”