Gerçekleri arşivden öğrendim?

Gerçekleri arşivden öğrendim?



“Bizi Fransa’ya gönderen dönemin devlet otoriteleri, bir satır anlaşma yapmamışlar…”

 

Fransa’ya giden gurbetçilerimizin yaşadığı sıkıntıları ve o yıllarda devlet adına kendilerine hiç sahip çıkılmayışını anlatmaya devam ediyor okuyucu:

“Her türlü sosyal hizmeti kendi kendimize çözmeye çalışıyorduk. Yeni gelen Türk işçilerine faydalı olabilmek için orada ders filan uyguluyorduk. Bunu haftada üç dört kez filan yapıyorduk. Bazen hafta içinde işten gelen arkadaşlara cemiyeti açıp üniversite öğrencilerinden de yardım alarak onlara dersler veriyorduk.

Bunu, uzun sene uyguladık. Öğretmenlerin maaşlarını da millî eğitim karşılıyordu. Ben belge veriyordum başkan olarak gidip ücretlerini alıyorlardı. Sekiz on öğretmen bu şekilde çalışıyorlardı.

Türkiye son bulunduğumuz asırda iyi bir sınav veremedi. Biz gurbetçiler olarak Türkiye’den buraya gönlü kırık, ezik ve binlerce belirsizlik içerisinde geldik… Bir Türk vatandaşı olarak kendi hâline terk edilmiş olarak buralarda bu gurbet ellerinin şartlarına saman çöpü gibi savrulduk. Bizi buraya gönderen dönemin devlet otoriteleri bizim için oturup da bir satır anlaşma yapmamış buradaki yetkililerle…

Buralara işçi gönderen diğer ülkeler hep vatandaşlarının sosyal ve kültürel anlamda bireysel haklarını koruyacak şekilde asgari anlaşmalar yapmışlar. Mesela İspanya, İtalya, Yunanistan Yugoslavya… Fransa’ya işçi gönderirken önce masaya oturmuşlar. Ve anlaşma yapmışlar tek tek… Ben bunu nereden biliyorum. Kızım doktora çalışmasında açtığı arşivlerden çıkardığında görüp öğreniyorum…

Diyor ki o ülkelerin devlet yetkilileri Fransa yetkililerine örneğin; ‘bizim dinimiz aynı ama mezheplerimiz farklı. Ben sana işçiyi göndereceğim ama sen kiliseyi tutacak ve parasını ödeyeceksin. Ben sana papaz göndereceğim, oturma iznini vereceksin. Orada benim vatandaşlarıma hizmet verecek ve sen de onun maaşını vereceksin. Benim oraya gönderdiğim papaz benim işçilerimin inanç ihtiyaçlarını karşılayacak…’

Sözleşmeye koymuş bu ve benzeri maddeleri… Peki ya Türkiye? Türkiye’ye tek bir cümle bile koymamış… Yani, ‘Sana işçi gönderiyorum. Gönderdiğim insan Müslümandır, bunun cuması vardır. Namazı vardır teravihi vardır, orucu vardır, düğünü vardır, sünneti vardır… Helal gıdası vardır vb.’ tek cümle koymamış. Hatta kendi imkânlarımızla buraya getirdiğimiz ve maaşlarını finansa ettiğimiz imamların bile burada oturma izni almasına mâni olmuş bile bile…” DEVAMI YARIN