Gerçekleşen rüyâ

Hazret-i Mevlânâ Osmân Gâzi’ye büyük bir müjde vermişti. Şimdi O, bu müjdeyi düşünüyor ve heyecanlanıyordu.
Haklıydı.
Öyle ya;
Neslinden otuzaltı pâdişah gelecek ve İslâma büyük hizmet yapacaklardı.
O gece yatıp,
Bir rüyâ gördü.
Bir yılan genç ve güzel bir kıza saldırıyor, kız ise; “İmdât!” diye bağırıyordu.
Bir aralık göz göze geldiler:
Gözler bâdem yeşili, ay parçasıydı yüzü.
Kırmızı lâlelerle işliydi baş örtüsü.
Yılanı öldürüp, bindi atına.
Kızı aldı arkasına.
Ezân sesiyle uyandı.
Babası Ertuğrul Bey seslenip;
“Osmân! Savcı Bey’le Şeyh Edebâli’ye gidin.
Sohbetinden istifâde edin” dedi.
Atlara atlayıp çıktılar.
Osmân bey yolda şüpheli birini görüp; “Niçin saklanıyorsun?” diye sordu. O ise kaçmaya başladı.
Yakalayıp da tehdît edince;
“Ben, Eskişehir Beyi’nin adamıyım. Bizim bey, Şeyh Edebâli’nin kızını istedi. Vermeyince, “Kaçırın!” dedi ve bu işle beni görevlendirdi. Şimdi gelirler, onları bekliyordum” dedi.
Hakîkaten az sonra,
Şeyh Edebâli geldi.
Yanında hanımı ve kızı Mâl Hâtun vardı. Osmân Bey kızı görüp, geceki rüyâyı hatırladı:
Gözler bâdem yeşili, ay parçasıydı yüzü.
Kırmızı lâlelerle işliydi baş örtüsü. (Devamı yarın)

Comments are closed.