Göktekiler ve yerdekiler katında eminsin

Abdurrahmân bin Avf hazretleri Eshâb-ı kirâmın büyüklerindendir. Cennetle müjdelenen on kişiden ve ilk Müslüman olan sekiz kişiden birisidir.
Hazret-i Ebû Bekr’in teşvikiyle Müslüman olan Abdurrahman bin Avf hazretleri, Müslüman olmadan önce ticaretle meşgul olurdu. Müslüman olduktan sonra müşriklerin çeşitli zulüm ve işkencelerine maruz kaldı. İlk defa Habeşistan’a, sonra da Medine-i münevvereye hicret etti. Peygamber efendimizin bütün gazalarında bulundu. Uhud Muharebesinde 20 yerinden yaralandı. Bu yaralarından birisi sebebiyle ayağı topal kaldı. Ayrıca 12 dişi kırıldı. Medine’nin Kaynuka Çarşısında ticaret yaparak kısa zamanda çok zengin oldu ve;
“Taşa uzansam, o taşın altında ya altına veya gümüşe rastladığımı görürüm” buyururdu.

MÜJDEYİ YEMEN’DE ALDI!..
Abdurrahmân bin Avf hazretleri, Müslüman olmasına sebep olan hâdiseyi şöyle anlatır:
“Hazret-i Muhammed’in Peygamberliğinin bildirilmesinden önce ticâret için Yemen’e gitmiştim. Askalan bin Ebî Avâlim’in evinde misâfir olmuştum. O çok yaşlı, zayıf, âdetâ kuş yavrusu gibi kalmış bir ihtiyârdı. Her ne zamân Yemen’e gitsem, onun evinde kalırdım. Her gidişimde bana;
-Sizin aranızdan, şeref ve şöhret sâhibi, dîninize muhâlefet eden bir kimse çıktı mı diye sorardı. Ben de;
-Hâyır, diye cevâp verirdim. Bir defasında yine gitmiştim. O son derece zayıflamış ve kulakları da işitmez olmuştu. Oğulları ve torunları etrâfında toplanmışlardı. Bana nesebini söyle, dedi. Ben de söyledim.
-Sana öyle güzel bir müjde vereceğim ki, ticâretten çok iyidir. Hak Sübhânehü ve teâlâ senin kavminden geçen ay bir Peygamber gönderdi. Onu bütün mahlûkâttan üstün kıldı ve Ona bir kitâp gönderdi. Putlara tapmaktan meneder, İslâma dâvet eder. Hakka çağırır, bâtıldan sakındırır.
-O hangi kabîledendir, dedim.
-Hâşimoğulları kabîlesindendir ve siz Onun dayılarısınız. Ey Abdurrahmân! Hemen git, Ona tâbi ol, doğru söylediğine inan ve yardımcı ol ve benim şu beytimi Ona götür, dedi.
Şehâdet ederim, Mûsânın Rabbine,
Seni Resûl olarak gönderdiğine.
İşlerimi çabuk bitirip, Mekke’ye döndüm. Hazret-i Ebû Bekir ile karşılaşıp, Humeyrî’nin söylediklerini anlattım.
-Evet, Allahü teâlâ Muhammed bin Abdullah’ı Peygamber olarak gönderdi. Huzûruna git, dedi. O sırada Resûl-i Ekrem efendimiz hazret-i Hatîce’nin evinde idi. Oraya gidip girmek için izin istedim. İzin verildi, içeri girdim. Beni görünce tebessüm edip;
-İki hayrlı şeyden birini getirdin, buyurdu.
-Nedir deyince;
-Yâ hediyye getirdin veyâ bir kimseden mektûp getirdin, buyurdu. Orada bulunanlara da;
-Biliniz ki, Humeyrî mü’minlerin üstünlerindendir, buyurdu.
Sonra ben kelime-i şehâdet söyleyerek Müslümân oldum. Humeyrî’nin şiirini okudum ve söylediklerini anlattım. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
-Beni tasdîk eden ve îmân eden, zamânımda bulunan ve bana gelen nice insanlar vardır ki, işte onlar gerçekten benim kardeşlerim ve dostlarımdır.”
Resûlullah efendimiz Abdurrahmân bin Avf hazretleri hakkında;
(Göktekiler ve yerdekiler katında sen eminsin) buyurdu.
Resûlullah efendimiz hanımlarına hitaben;
(Benden sonra size yardım eden doğru sözlü ve iyi işli birisi olacaktır) buyurdu. Sonra;
(Yâ Rabbî, Abdurrahmân bin Avf’ı Cennet ırmaklarından kandır) diye duâ etmişlerdir.
Resûlullah efendimizin vefâtından sonra, Abdurrahmân bin Avf hazretleri, mâlının bir kısmını kırkbin dinâra satarak Peygamber efendimizin hanımlarına taksîm etmiştir.

ONU İMÂMETE GEÇİRDİLER
Netice olarak Abdurrahman bin Avf hazretleri, Resûlullah efendimizin sağlığında Allah yolunda çok mal harcadı. Uhud Savaşı esirlerinden 31 tanesinin fidyelerini ödeyerek azad ettirdi. Muhtaçlara 40 bin dirhem altın ve Tebük Seferi için 500 at ve 500 yüklü deve verdi. Tebük Gazasından dönüşte Resûlullah efendimiz bir yere gitmişlerdi. O sırada Eshâb-ı kirâm sabah namazı geçiyor diye Abdurrahman bin Avf hazretlerini imâmete geçirdiler. Peygamber efendimiz gittikleri yerden dönerek ikinci rekatte ona uydular ve namazdan sonra;
(Bir peygamber sâlih bir kimsenin arkasında namaz kılmadıkça rûhu kabz olunmaz) buyurarak, Abdurrahman bin Avf hazretlerinin kıymetini ifâde etmişlerdir.