Görüşmeye gittiler; ama…

Görüşmeye gittiler; ama…



Kuzey Afrika’daki evliyânın büyüklerinden Ahmed-es Senûsî hazretlerinin talebelerinden birkaçı, bir gün huzuruna gelip;

“Hocam! Filân yerde bir büyük zât var… Fazîlet ve kerâmet sâhibi bir velî olduğunu söylüyorlar. Ziyâretine gidelim mi?” dediler.

“Olur, gidelim” buyurdu.

Ve kalkıp birlikte gittiler.

O beldeye vardıkları anda o kişi de karşıdan onlara doğru geliyordu… Gençler onu gösterip;

“İşte o zât, bize doğru geliyor efendim” dediler.

Mübârek zât dönüp baktı.

O da o anda yere tükürdü.

Hem de kıbleye doğru.

Büyük velî onu gördü.

Ve o gençlere;

“Geri dönüyoruz!” buyurdu.

Talebeler şaşırdılar!

Ve sordular ki:

“Görüşmeyecek miyiz?”

“Lüzum yok.”

“Neden hocam?”

“O kişi evliyâ olamaz. Çünkü Allah’ın evliyâsı, en ufak bir edepsizliği bile yapmaz. O ise kıbleye karşı tükürdü” dedi.

● ● ●

Bu zat bir sohbetinde;

“İnsanın en büyük düşmanı, nefsidir. Dînin her bir emrinde bu nefsi kırmak vardır” buyurdu.

Sordular:

“Nefis nasıl kırılır efendim?”

Cevaben;

“İstişâre edin, nefis, istişare etmek, fikir sormak istemez. ‘Ben de biliyorum’ der. Yolda bir mümine rastlarsanız önce siz selâm verin. Müsafaha ederken önce siz uzatın elinizi. Kırıldığınız kimseden önce siz özür dileyin. Bunlar da nefsi kırar” buyurdu.