“Günahkâra müjde ver sıddıkları ise korkut!”

“Günahkâra müjde ver sıddıkları ise korkut!”



“Ey Dâvûd! Günahkârlara müjde ver ki, ben gafûrum. Sıddıkları da korkut ki, ben gayurum (çok gayretliyim).” 

 

Nûr Kutb-i âlem hazretleri Hindistan evliyâsından olup Şeyh Hüsâmeddîn Mankpûrî’nin hocasıdır. 813 (m. 1410)’da Hindistan’da Pendûh şehrinde vefât etti. Nûr Kutb-i âlem hazretlerinin bir “Mektûbât’ı vardır. Son derece tatlı ve latif olup, dert ve muhabbet ehlinin diliyle yazılmıştır. Bu Mektûbât’tan bir kısım aşağıya yazılmıştır:

Ömrüm boşa geçti. Maşûkun kokusunu almadım. Hayret sahrasında ve hasret meydanında başıboş top gibi döndüm durdum. “Bu ne biçim gece ki, sabah yaklaşmaz ona/Bahtımın sabahı yok, sabahın günâhı ne?..”

Yaş altmışı geçti, ok elden çıktı. Nefs-i emmârenin şerrinden kurtuluş olmadı. Elde hava, ciğerde ateş, gözde yaş kaldı. Pişmanlık ve mahcubiyetten başka kazanç, dert ve ‘âh’tan başka yol yok. Ne kadar çırpındıysak da maksada kavuşamadık. Rubâî:

“Murada erem dedim, hiç müyesser olmadı/Yâr cefâsından pişman olur dedim, olmadı/Dedim ki belki zaman, bana yardımcı olur/Bahtım belki açılır, dediysem de olmadı…”

Dünya aldanma yeri, nefis ziyânkâr, Hak ise çok gayretlidir. O hâlde kalpte nasıl neşe olabilir. Allahü teâlâ Dâvûd aleyhisselâma vahyedip buyurdu ki:

“Ey Dâvûd! Günahkârlara müjde ver ki, ben gafûrum (çok mağfiret ediciyim). Sıddîkları da korkut ki, ben gayurum (çok gayretliyim).”

Ey can kardeşim! Senelerce nefs-i emmâreye riyâzetler çektirdik. Buna rağmen onun şerrinden kurtulamadık. Âhirette kurtulmak için, nefsin hile ve tuzaklarına karşı çok uyanık olmalı, ondan Allahü teâlâya sığınmalıdır.  

Avâm, zâhir temizliği için; havâs (seçilmiş büyük zâtlar) ise bâtın temizliği için çalışır. Kıyâmet günü, dünyada iken zâhir temizliği için çalışıp, bâtını temizliğe hiç ehemmiyet vermeyen kimseye Allahü teâlâ sitem eder ve buyurur ki:

“Ey kulum! Senelerce insanların gördüğü yeri yani dışını temizledin. Benim nazar ettiğim yeri (kalbini, gönlünü) ise temizlemek için bir an uğraştın mı? Ömrünü nerelerde harcadın?”

Zâhirî (dış) taharet (temizlik), abdest bozmakla gider. Batın (kalp) temizliği ise, Allahtan gayrisini kalbe getirmekle bozulur. Gönlünü Allahü teâlâdan başkasına verme. O’ndan başkasının mührünü kalbine vurma! 

Riyâzetin (nefsin arzularına uymamanın) sonu odur ki, kalbini aradığı zaman, Hakkın zikrinde ve hizmetinde bulsun, ister uykuda, ister uyanıklıkta olsun, aynen bir çocuk gibi olmalıdır. Çocuk bir şeyin sevgisi ile yatıp uyuyunca, uyandığında hemen o şeyi arar.

Comments are closed.