Habbab’ın aşkı

Asr-ı saadette bir Yahudi âlimi ve Habbab isminde bir oğlu vardı.
Çok da yakışıklıydı.
Güzel yüzlüydü.
Bir gün babasının odasına girdi.
Kenarda bir sandık gördü.
Çok merak etti.
Açmak istedi.
Ama açamadı.
Çünkü kilitliydi.
Merakı çoğaldı.
İçinde ne vardı acaba?
Bunu merak ediyordu.
Artık dayanamadı.
Kilidini söküp sandığı açtı.
Açınca etrafa “nur” saçıldı.
Çok şaşırdı.
Kendi kendine:
“Rüya mı görüyorum?” dedi.
? ? ?
Hayır, rüya değildi.
Gerçeğin kendisiydi.
Nur saçılıyordu.
İyice dikkat etti.
Nur, bir kitaptan fışkırıyordu.
O kitabı eline aldı.
İlk sayfasını açtı.
Okumaya başladı.
“Muhammed, Allah’ın habibi ve Peygamberidir. Ne mutlu Onu görüp iman edenlere” yazıyordu.
Bir daha okudu.
Resulullah’ı sevdi.
Hatta âşık oldu.
Kendi kendine:
“Ey Allah’ın habibi! Sen şimdi neredesin? Ah seni bir görebilsem” dedi.
Ve ağlamaya başladı.
Kendinden geçti.
Ve bayılıp düştü.
Derken babası geldi.
Onu böyle görünce şaşırdı. (Devamı yarın)