Haberci gelmedi mi?

* İnsan öleceği zamanı bilseydi, aklı başından giderdi. İyi ki ölüm vakti gizlendi. Eğer gaflet olmasaydı, hiç kimse bir işine bakmazdı. Gaflet ve uzun emel, kötü olduğu kadar aynı zamanda iki büyük nimettir. Eğer bu ikisi olmasaydı, müslüman sokakta yürüyemez hâle gelirdi.

* Dünya, mamurluğunu, ahmakların gafletine borçludur.

* Ne gariptir ki, ölüm senin peşinde, sen ise dünyalık peşindesin.
* Zahitlik, kaba kumaş giymek değil, uzun emeli bırakmaktır.

* Ölüm boyna asılı, dünya ise sırtınıza yüklenmiştir. İnsan, kılıç boynuna vurulacak gibi ölüme hazır olmalıdır.

Azrail aleyhisselamla kardeş gibi görüşen Yakub aleyhisselam dedi ki:
– Senden bir ricada bulunacağım. Ecelim yaklaşınca bana haber ver!
– Sana birkaç haberci gelir.

Bir müddet sonra Hazret-i Azrail yine gelir. Hazret-i Yakub sorar:
– Ziyaretime mi geldin?
– Canını almaya geldim.

– Hani bana birkaç haberci gelecekti?
– Sana haberci gelmedi mi? Saçların ağarmadı mı? Vücudun zayıflamadı mı? Dimdik duran belin bükülmedi mi?

Bir terzi, büyük bir zata sordu:
– Ölüm döşeğinde de tevbeler kabul edildiğine göre, tevbeyi bu zamana kadar geciktirmek uygun olur mu?
– Ölüm döşeğinde iken de, yapılan tevbe kabul edilir; fakat tevbeyi geciktirmek uygun değildir.

– Niçin uygun değildir?
– Senin mesleğin ne?

– Terziyim, elbise dikerim.
– Terzilikte en kolay iş nedir?

– Kumaşı makasla kesmektir.
– Kaç yıldır terzisin?

– Otuz yıldır.
– Canın gargaraya gelince, kumaş kesebilir misin?

– Can derdine düşen nasıl kumaşla uğraşsın? Kesemem elbette.
– Otuz yıl kolaylıkla yaptığın işi, o zaman yapamazsan, ömründe hiç yapmadığın tevbeyi, can gargarada iken nasıl yapabilirsin? Bugün gücün yerinde iken tevbe eyle! O zaman yapman çok güç olur. Şimdi tevbe edersen, o zaman da tevbe etmek nasip olur.

Terzi, ölüm döşeğini beklemeden hemen tevbe edip, salihlerden olur.