Hac ve umre hakkında birkaç kelime

Bu sene, 2013-2014 Akademik yılının 1. Yarıyıl tatîlini yurt dışında değerlendirme imkânı bulduk. 27 Ocak-5 Şubat târihleri arasında, ilk yarısı Medîne-i Münevvere’de, diğer yarısı da Mekke-i Mükerreme’de olmak üzere, rüyâ gibi bir 10 gün geçirdik. Elhamdülillâhi teâlâ, 5 Şubat Çarşamba günü öğle vaktinde, azîz vatanımıza sâlimen avdet etmiş olduk. Bu vesîleyle, inşâallah, bugün ve yarınki makâlelerimizde, birer nebze de olsa, “Hac”dan ve “Umre”den, daha sonraki makâlelerimizde ise “Sevgili Peygamberimizi ziyâret”ten bahsetmek istiyoruz…

Bilindiği üzere, hac mevsiminde (hac aylarında), ibâdet maksadıyla Kâbe-i muazzamayı ziyâret etmeye “Hac” denir. Hac ibâdeti, İslâmın beş şartından biridir. “Farz-ı ayn” denilen kuvvetli farzlardan olup, “Kitap”, “Sünnet” ve “İcmâ-ı Ümmet” ile sâbittir.
[Kur’ân-ı kerîmde hac konusu Bakara, 158, 189, 196-197; Âl-i İmrân, 97; Tevbe, 3, 19; Hac, 27. âyetlerde zikredilmektedir.]
Haccın Kitaptan delîli: Âl-i Imrân sûresinin 97. âyetidir. Bu âyet-i kerîmede Allahü teâlâ şöyle buyurmaktadır: “Azık ve binek bakımından hac yoluna gücü yeten her Müslümânın, Beyt’i hac etmesi, insanlar üzerinde Allah’ın hakkıdır, yanî farzdır. Kim, bu farzı tanımazsa, O bütün âlemlerden müstağnîdir (herhâlde Allah’ın hiçbir ihtiyâcı yoktur.)”
Haccın Sünnetten delîli: Abdullah İbn-i Ömer’den (radıyallahü anhümâ) rivâyet edilen bir hadîs-i şerifte buyurulmuştur ki: “İslâm dîni beş temel üzerine binâ edilmiştir: Kelime-i şehâdet getirmek, Namaz kılmak, Zekât vermek, Oruç tutmak ve Hacca gitmektir.”
Diğer hadîs-i şerîflerde buyuruluyor ki:
“Ey insanlar! Allah, hac ibâdetini sizin üzerinize farz kılmıştır. Hac yapmakta acele ediniz.” [İmâm Müslim]
Bir gün Hazret-i Âişe vâlidemiz (radıyallahü anhâ), “Ey Allah’ın Resûlü! Kadınlar üzerine de cihâd var mıdır?” diye sordu. Resûlullah (aleyhisselâm) da: “Kadınlar üzerine harpsiz cihâd vardır. O da Hac ve Umre’dir” buyurdu.
Sevgili Peygamberimizin hacla alâkalı nasîhatleri/öğütleri yanında, üzerine hac farz olup da, yerine getirmekte ihmâl gösterenlere, vurdumduymazlık edenlere, çok ağır îkâzları, tehdîdleri, benzetmeleri bulunmaktadır.
“Müslümânların yapmakla mükellef oldukları işleri işlemeyenler, onlardan değildir.” [Taberânî]
“Üzerine hac farz olup da onu yerine getirmeyenler, Hıristiyân veya Yahûdî ölümüyle ölürler.” [Hazret-i Ali (radıyallahü anh) rivâyet etmiştir]
HHH
“Umre”, sözlük manâsı itibâriyle, “ziyâret” demektir. Umre ziyâretini yapan kişiye, umreciye “Mu’temir” denilir.
Kâbe-i şerîf, hac mevsiminin dışında ziyâret edilirse, bu ibâdete “Umre” adı verilir. “Umre”, “ihrâm”a girerek “tavâf” ve “sa’y” yaptıktan sonra tıraş olup ihrâmdan çıkmaktan ibârettir.
“Umre”nin fıkhî yönden tarîfi/tanımı şöyledir: “Belli bir zamana bağlı olmaksızın (Hac gibi belli bir zamana/hac aylarına bağlı olmadan) ihrâma girerek, Kâbe-i şerîfe’yi tavâf etmek, Safâ ile Merve arasında say yapmak ve tıraş olup ihrâmdan çıkmaktan ibârettir.”
Hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki: “Bir umre, başka bir umreye kadar yapılan hatâlara keffârettir. Makbûl bir hac ise, sâhibini Cennet’e götürür.” [İmâm Buhârî, c. II, s.198; İmâm Müslim, Hac, 437 (Hadîs No: 1349)]
Yarın inşâallah birazcık umre konusuna temâs etmek istiyoruz.