Hâlimden hiç şikâyet etmem

Veliyyüddîn Efendi Yetmişbeşinci Osmanlı Şeyhülislâmdır. İstanbul’da doğdu ve yine orada 1182 (m. 1768) senesinde vefât etti. Kendisine sorulan bir suale şu cevabı verdi:
Her şey takdir iledir. Evlenmek, nasibi çıkmak veya çıkmamak da takdire bağlıdır. Allahü teâlâ, takdirine göre sebepler aratmaktadır. Mesela bir kız dua eder, (Ya Rabbi, evlenmek hakkımda hayırlı ise, evlenmeyi bana nasip eyle!) der. Duası kabul olursa evlenir. Evlenmek için tedbir almak ve sebeplere yapışmak gerekir. Mesela kötü birisi ile evlenip de suçu kadere yüklemek doğru değildir. İnsan, irade-i cüz’iyyesini kullanarak iyilik yaratılmasını isterse sevap, kötülük yaratılmasını isterse günah kazanır. İnsan günah işlerse cezasını, sevap işlerse mükafatını görür. Yani Allahü teâlâ hiç kimseye zorla günah işletmez. İnsan, irade-i cüziyye ile yaptığı işleri kendi yaratmıyor. Bu işlerin, hayrın ve şerrin yaratıcısı yalnız Allahü teâlâdır. (Benim Cehenneme gideceğim alnıma yazılmışsa, yani kaderimde varsa, günah işler, Cehenneme giderim. Benim bunda ne suçum var. Suç kaderimdedir) diyenler çıkıyor. Halbuki, Allahü teâlâ kimseye zor ile günah işletmez. Kader Allah’tandır. Ancak, cenab-ı Hakkın, kaderi kaza hâline getirmesi, yani yaratması, insanın iradesini kullandıktan sonra oluyor. Mesela, (Filan kimse, kendi isteği ile şu günahları işleyecektir) şeklindedir. Allahü teâlâ, (Benden razı olandan razı olurum) buyuruyor. Allahü teâlânın kaza ve kaderine razı isek, Onun da bizden razı olduğu anlaşılır. Allahü teâlâdan gelenlerden razı değilsek, hep şikayetçi isek, Ona asi isek, O da bizden razı değildir.
Bir âbide, gece rüyasında, (Senin Cennetteki komşun şu çobandır) denir. Âbid merak eder, çobanı bulur. Evinde üç gün misafir kalır. Âbid gece ibadet ederken çoban uyur. Âbid çobana der ki:
“Senin ibadetin bu kadar mı?” O da “Evet bu kadar” diye cevap verince “İyi düşün, başka hasletin yok mu?” diye tekrır sorar. O da “Benim ibadetlerim bu kadardır. Fakat benim küçük bir özelliğim var. Darlıkta, sıkıntıda olsam hâlime razı olur kişiye şikayette bulunmam, hatta bu hâlimden kurtulmayı da istemem.

Hasta olsam, yine hâlimden memnun olurum” deyince, Âbid, elini başına koyarak der ki: “Buna mı küçük özellik diyorsun? Her babayiğit bu haslete sahip olmaz!..”

Comments are closed.