Hiç kibre kapılmadı

Hazret-i Ömer’in (radıyallahü anh) adaleti, heybeti ve din gayretinin sesi ufuklara yayılmışken bir zerre kibre kapılmadı! Kendini herkesten aşağı görürdü…
Çok mütevazıydı.
Rızık için çalışırdı.
Müslümanlara da “Çalışın, kazanın, başkalarına yük olmayın… Çoluk-çocuğumun nafakasını temin etmek için çalışırken öldüğüm yer, bana en sevimli yerdir” buyururdu.
***
Bir gün de “Rızık için çalışmayı bırakıp da ‘Allahü teâlâ benim rızkımı verir’ demeyiniz. Allahü teâlâ gökten altın ve gümüş göndermez” buyurdu.
Takva sahibiydi.
Allah’tan korkardı.
***
Bir gün yanlışlıkla sadaka sütlerinden içmişti. Sonra içmemesi gerektiğini anlayınca çok üzüldü. Parmağını boğazına soktu.
İçtiği sütü çıkardı.
Çok zahmet çekti.
Öyle ki ölüyor zannettiler.
Elinden geleni yaptıktan sonra “Yâ Rabbî! Damarlarımda kalıp da çıkaramadıklarımdan ötürü sana sığınıyorum, beni affet” diye yalvardı.
***
Bir gün de ganimetten misk verdiler ona.
Onu alıp eve getirdi.
Hanımına verdi.
Ve “Bunu sat, parasını fakir fukaraya sarf et” buyurdu.
Ertesi akşam eve geldi.
O misk kokusunu duydu.
Hanımına sordu ki:
“Bu koku nedir?”
Hanımı “O verdiğin miskten elime sinmiş. Elimden de sandığa geçmiş” deyince, eline bez alıp sandığın her tarafını güzelce sildi. Hiç koku kalmayıncaya kadar uğraştı ve böylece rahat etti.