Hiç üzülme yavrum!

Resûlullah Efendimiz gazâlardan birine hazret-i Âişe’yi de götürmüştü.
Kendisi şöyle anlatıyor: Bana bir çadır yaptılar.
Çadırla deveye bindirdiler.
Zafer kazanıldı.
Dönüşe geçildi.
Bir yerde konakladık.
O molada ben abdest için, askerden uzaklaştım. Geri geldiğimde gerdanlığımı bulamadım.
Geri gittim.
Aradım, buldum.
Yerime gelince, askeri göremedim.
Gitmişler.
Beni çadırda zannetmişler.
Deveye yükletmişler.
Şaşırdım kaldım.
O ara uyumuşum.
Bir sesle uyandım.
Resûlullah, Eshâb’dan Safvân’ın arkadan gelmesini emretmişti. Gelip beni uykuda görünce bağırmış.
Devesini çöktürdü.
Kendisi uzaklaşıp;
“Deveye bin” dedi.
Bindim. Askere yetiştik.
Münâfıklara rastladık.
Çirkin şeyler söylediler.
Onları İbni Ebî Selûl kışkırtıyordu. Müslümânlardan Hassân bin Sâbit ve Mistâh da onlara uymuştu. İftirâ söylentileri her yere yayılmış.
Resûlullah beni aramıyordu.
Hâlimi sormuyordu.
Sebebini bilmiyordum.
Bir gece, Mistâh’ın annesi iftirâ sözlerini bana anlattı.
Hastalığım arttı.
Ateşim yükseldi.
Tepemden duman çıktı zannettim. Aklım gitti. Düştüm. Aklım başıma gelince evime geldim. (Devamı yarın)

Gidip anneme sordum: “Üzülme yavrum! Güzel olan ve zevci tarafından çok sevilen her kadın için böyle şeyler söylerler” dedi.
Şaşırdım.
Çok ağladım.
Babam da işitmiş.
Annemden sormuş.
O da; “Dillerde dolaşan sözleri şimdi işitti” demiş.
Babam da ağladı.
Ve yanıma gelip;
“Sabret kızım! Allahü teâlâdan ne âyet geleceğini bekleyelim” dedi.
O gece, hiç uyumadım.
Gözlerimin yaşı dinmedi”.
Resûlullah Alî ile Üsâme’ye;
“Bu işin sonu nereye varacak?” diye sordu.
Üsâme;
“Yâ Resûlallah! Biz senin zevcenin yalnız iyi olduğunu biliriz” dedi.
Alî de cevâben;
“Âişe’yi, câriyesi olan Büreyde’den sorunuz!” dedi.
Ona soruldu.
O da cevâben;
“Allaha yemîn ederim ki, onda bir ayıp görmedim. Ağızlarda dolaşanlar doğru olsaydı, Allahü teâlâ, onu sana bildirirdi” dedi.
Resûlullah evindeydi.
Hazret-i Ömer geldi.
Efendimiz Ona sordu.
O da cevâben;
“Yâ Resûlallah! Münâfıklar yalan söylüyor. Allahü teâlâ, senin üzerine sinek bile kondurmuyor. Seni az bir pislikten saklayan Allah, pisliklerin en kötüsünden elbette saklar” dedi.
Efendimizin yüzü güldü. (Devamı yarın)