Hıristiyan Batı’nın korkusu

Hıristiyan Batı’nın ve Batı kültür potasında eriyen, taşeron, devşirme sözde aydın özde ise kendi ülkesinin özüne, milli ve manevi değerlerine yabancı hatta düşman entelektüel, elit, idareci ve bürokratların en büyük korkusu ne kitle imha silahları ne de çevre kirliliği, dünyanın ısınması ve afetler, ne ozon tabakasının delinmesi  ne de son yıllarda yaşanan ekonomik krizlerdir.  Batı’nın en büyük korkusu İslam ülkelerindeki  genç nesillerin aslını arayışı, özüne dönüş hareketleri, milli ve manevi değerlerine sahip olanların çığ gibi artışı ve ölüm pahasına demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, adalet ve refah istekleri ve Batı’nın uşağı dikta rejim ve diktatörlere (Suriye Mısır gibi) direnişidir. 
Dünyaya hızla yaklaşan ve Akdeniz’e düştüğünde Paris’in bile sular altında kalacağı kesin olan 1 milyar ton ağırlığındaki “1990 MU Göktaşı”ndan daha korkuncu yüksek tahsilli bir gencin elinde kitapları ile camide vakit namazı kılması, öğretmen, doktor ve avukat Müslüman kadının tesettürü ve iffeti Batı için en büyük tehlike olarak görülmektedir. 
Er Raido sayı 127 Mayıs 1990’da sayfa 11’de şu bilgiler yer almaktadır: “AB Dönem Başkanı İtalya Dışişleri Bakanı Gianni de Micheles’in 19 Aralık 1989’daki raporu şöyledir: Başta Cezayir olmak üzere Kuzey Afrika’da Müslüman gençler hızla İslami ahlaka, tesettüre, namaza yöneliyor. Bu Avrupa’nın güneyden İslam tarafından kuşatılması demektir. Kuzey Afrika’daki İslami uyanışı bozmak için, Müslüman gençler, eğlence merkezleri, gece kulüpleri ve çeşitli yerlere kanalize edilmeli ve televizyon dizileriyle Batı yaşayışına özendirilmelidir. Bu projenin gerçekleşmesi için 13 milyar dolara ihtiyaç vardır.”  13 milyar dolar bulunmadı ama Mısır dahil Kuzey Afrika İslam ülkeleri karıştırıldı. Mısır’da ordu darbe yaptı. Batı’ya ve Batı’nın uşağı Mısır ordusuna göre darbe Mursi ve destekleyenlerin İslamiyeti yaşamaları ve İslami ahlakı istemeleri neticesinde yapılmıştır. Bu ise sömürünün sona ermesi demektir.
Kadının cemiyetteki yeri 
Kadın ailede olduğu gibi, cemiyette ve hatta mensubu olduğu medeniyetin temel taşıdır. Aile, cemiyet ve ülke kadının iffeti, ismeti, ahlakı ve fedakarlığı ile yükselir ya da alçalır. Cemiyeti ve ülkeyi yıkmada en güçlü silah kadındır. Kadın erkeğe benzemez. Aynı hücreler kadında değişik görevler ifa eder.  Sevgili ve Şerefli Peygamber Efendimizin (Sallallahü aleyhi ve sellem) buyurduğu Hadis-i Şerife göre: “Haya 10 kısımdır 9’u kadında 1’i ise erkektedir. Şehvet ise 10 kısımdır 9’u kadında 1’i ise erkektedir.” Haya ve şehvet dengededir. Aralarında koalisyon vardır. Haya duygusu azalır ya da tamamen ortadan kalkarsa şehvet iktidar olur. Şehvet anında ise akıl devre dışı kalır. Hertürlü çılgınlığı yapabilir. Yalnız şehvet değil, öfke, iktidar hırsı ve seven kadının kıskançlık krizinde de akıl devre dışıdır. Kadın her yaşta ve her ortamda güzel görünmek ister. Erkek ise güçlü olmak ister. Kadının evinde güzelliğini teşhiri ve süslenmesi İslam dininde son derece methedilmiştir. Ama dışarda güzelliğini teşhir etmesi yasaklanmıştır.  Zamanımızda yazılı ve görüntülü medya kadınların müstescenliğini teşvik etmenin ötesinde itici gücüdür. Bunların tesirinde kalan kadınlar dünya ve ahiretlerini tehlikeye atmaktadır. Ben dini konulara temas etmem ama bu konu sosyal meseledir.  Kiliseler Birliğinin Frankfurt’ta yaptığı genel kurulda konuşan misyonerin şu sözleri nihai raporda yer almıştır: “İslam kadını kalbi, aklı ve bedeni ile İslama, kocası ve çocuğuna dönük olduğu devirlerde Müslümanlar büyük devletler ve medeniyetler kurarak dünyaya hakim olmuşlardır. Müslüman kadınları, dünya ve nefsine dönük olduklarında, Müslüman ülkeler Hıristiyan Batı’nın kölesi, sömürgesi olmuşlardır. Batı için en büyük tehlike Müslüman kadının geçmişte olduğu gibi İslama dönüşü ve bütün arzularının üstünde Allahü teala’nın rızasını emir ve yasaklarını ön planda tutmasıdır. Müslümanların imha ve dejenerasyonunun yolu kadından geçer. Elbette İslam ülkelerinin kalkınmasında da en önemli rol Müslüman kadının üzerindedir.”  Türk tarihinin binlerce yıllık geçmişinde, başarılarında ve yükselmesinde en büyük payı Müslüman kadınına aittir. Müslüman ülkelerin Türkiye dahil dejenerasyonundaki küçümsenmeyecek pay Müslüman kadınlarına aittir. 
Mahşerde her helalin hesabı ve her haramın azabı vardır.