Hırkanızı kime verelim?

Efendimiz hayatta iken Eshab-ı kirama “Şu hırkamı Üveys-i Karni’ye veriniz!” buyurdu…
Aradan yıllar geçti.
Hazret-i Ali ile Hazret-i Ömer o hırkayı alarak Yemen’e gittiler.
Oranın halkına:
“Üveys diye birini arıyoruz” dediler.
Onlar:
“Şu tepenin ardında deve güdüyor” deyince oraya gittiler:
“Selamün aleyküm ey çoban!”
“Aleyküm selam, buyurun.”
“Adını bağışlar mısın?”
“Allah’ın kulu.”
“Hepimiz Allah’ın kullarıyız. Seni burada ne diye çağırırlar?”
“Bana Üveys derler.”
Hazret-i Ömer:
“Yâ Üveys! Resulullahın sana selamları var. Mübarek hırkasını sana gönderdiler ve ‘Bu hırkayı giysin, ümmetime dua etsin’ buyurdular” dedi.
Hazret-i Üveys:
“Bu şerefli emanet bana değil, belki başkasına aittir” dedi.
Hazret-i Ömer:
“Hayır yâ Üveys! Aradığımız sensin” buyurdu.
O zaman aldı.
Öpüp kokladı ve secdeye kapanıp “Yâ ilahî! Bu hırka hürmetine ümmet-i Muhammed’in günahlarını affet” diye yalvardı.
Secde uzun sürdü.
Endişeye kapıldılar.
Hazret-i Ömer “Yâ Üveys!” diye seslenince başını kaldırıp “Yâ Ömer! Keşke az daha bekleseydiniz. Zira Rabbim, bu ümmetin tamamını affediyordu, ama sen çağırınca, bir kısmı kaldı” dedi.