Hızır’ı görmek istiyordu, ama…

Kanuni Sultan Süleyman Han zamanında Yahya Efendi hazretleri vardı ki Sultan, “ağabey” diye hitap ederdi ona.

Dahası, hürmet ederdi.

Bu zat Hazret-i Hızır’la sık görüşüyordu.

Sultan da bunu biliyordu.

Bir akşam, kayıkla gezintiye çıkmıştı.

Yahya Efendi’yi hatırlayıp yanaştırdı kayığı Ortaköy’e.

Ve bir kimse ile;

“Ağabey, gel beraber dolaşalım” diye haber saldı.

Niyeti, onun bereketiyle Hızır’ı görmekti.

Büyük veli, gelip bindi kayığa.

Ama biri daha vardı yanında.

O kişi, Sultanın parmağındaki “yüzüğe” dikkatle bakıyordu ki Sultan fark edip çıkardı yüzüğü.

Ve o kişiye uzatıp;

“Al, yakından bak” dedi.

Aldı o da yüzüğü.

Evire çevire baktı, baktı.

Ve kaldırıp denize attı.

Daha sonra;

“Ben ineyim” dedi.

Denizden bir avuç “su” aldı.

Padişaha uzattı ve gitti.

Padişah “neler oluyor?” diye düşünürken avcundaki suda “yüzüğünü” gördü.

Sordu hemen Yahya Efendi’ye:

“Ağabey, neler oluyor?”

Buyurdu ki:

“O kişi, Hızır’dı Sultanım.”

“İyi ama neden önce söylemedin?”

Buyurdu ki:

“O, kendini tanıttı hünkârım. Ama siz geç kaldınız, ne yapayım?”