“Hocamın himmeti olmasa…”

“Hocamın himmeti olmasa…”



Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin bir talebesi anlatıyor:

Bir gün hocamı ziyâret maksadıyla evden çıktım. Yolumun üzerinde bir “ırmak” vardı.

Ve her zaman köprüden geçip giderdim hocamın evine.

Yine öyle yapacaktım.

Ama köprü uzak geldi.

Kendi kendime;

“Suyun üstünden yürüyerek gideyim” dedim.

Büyük bir cesâretle ve Allah’a güvenerek ırmağın üstünden yürüyerek geçtim karşıya.

Başarmıştım bu işi!

Kalbimden;

“Bu, kerâmet” dedim.

Bir anlık gaflet işte…

Hocamın himmetini unutmuştum.

Kendimden bilmiştim.

Nihayet geldim hocama.

Huzûruna girince, bana;

“Evlâdım! Seni adım adım gözetliyorum” buyurdu.

“Eyvâh” dedim hemen.

Hatâ yaptım gâliba.

Ama ne idi o hatâm?

Onu düşünüyordum ki,

Hocam bana baktı ve “Suda yürümeyi, hâtırına ben getirdim ve elimi ayağının altına koydum. Sen de rahatça yürüyüp geçtin. Ama istersem, kalbindeki hâllerin hepsini alır ve seni himmetimden mahrum ederim” dedi.

Nitekim kesti himmetini.

Bütün hâllerimi geri aldı.

O vakit anladım hatâmı. Zîra ben, kendim yürüdüğümü zannetmiş, hocamın himmetini unutmuştum.

Tövbe istiğfâr ettim.

Hocama yalvardım.

Beni affedip bir teveccüh ettiler ve çok yüksek makamlara yükselttiler.