“Hocanızın kıymetini bilin!..”

“Hocanızın kıymetini bilin!..”



Bir gün merhum Mahmut Genç Abinin evine gitmiştim. Baktım, Ahmed Mekkî Efendi de orada idi.

Birkaç arkadaş daha vardı.

Yemek yeniyordu.

Ben de oturdum sofraya. Nâfiye Abla’nın peşirdiği nefis yemekleri yedikten sonra sohbet oldu.

Mekkî Efendi dedi ki:

(Hocanızın kıymetini bilin. Hilmi Bey, babamın göz nûruydu. Ehibbâ arasında Onun yeri ayrıydı… Babamın son günlerinde yer yatağı sermiştik. Ziyâretine gelenler, elini öpüp sandalyelere otururdu. Ama Hilmi Bey gelince, Onun elini bırakmaz, kendi yanına oturtur ve “Senin yerin, her zaman burası” derdi.

Elini eline alır ve “sık” derdi.

Öyle zannediyorum ki, o günlerde babam, kalbinde ne varsa, hepsini onun kalbine akıttı.)

Bunları anlattı.

Ve şöyle devam etti:

“Tam İlmihâl’i inceledim. Babamdan işittiği bilgileri, Ehl-i sünnet âlimlerinin kıymetli kitaplarından kaynak göstererek yazmış. Hilmi Bey, bu kitâbın başına, benden bir “takrîz” yazmamı istedi. Ben de Arapça olarak birkaç kelime yazdım…”

Nâfiye Abla diyor ki:

“Mekkî Efendi bize sık gelirdi, yemek yerdi, bizim beyle sohbet ederlerdi. Ben bâzan kapıdan dinlerdim. Bizimkine;

“Çok şanslısınız, bugün dünya yüzünde sizin gibi bir Ehl-i sünnet arkadaş topluluğu olduğunu zannetmiyorum” dediğini hâtırlıyorum…