Hocaya hoca olmuştum!..

Hocaya hoca olmuştum!..



“Ücret ne kadar istersin?” deyince, “Aman hocam, böyle bir teklifiniz beni üzer” dedim!..
 

Lise 2’den 3’e geçtiğim senenin sıcak bir yaz günüydü. Sabah vaktiydi ve evdeydim. Kapımız çalındı. Mahallemizin bakkalıymış gelen. Selamdan sonra dedi ki:

“Camimizin hocasını tanıyorsun. Beni o gönderdi. Müsait isen camide seni bekliyor.”

O zamanlar, camiye pek gitmediğim için imam efendiyle tanışıklığım da yolda-yolakta gördüğüm zaman bir selamlaşma ve hal hatırdan ibaretti. Neyse, “tamam bakkal efendi, birazdan gelirim” dedim.

Camimiz Selçuklulardan kalma tarihî bir cami idi. İki şerefeli, taştan yapılma zarif bir minaresi vardı. Mübarek gecelerde camimize gittiğim olurdu. Ruhum rahatlar ve cami cemaatine muhabbet beslerdim.

Hoca efendi beni hoş bir şekilde karşıladı. İki arkadaşı daha varmış ve İmam Hatip Orta kısmın imtihanlarına dışardan giriyorlarmış:

“Bize, matematik dersi verebilir misin?” dedi. Tabii çok sevindim ve memnuniyetle kabul ettim.

“Ücret ne kadar istersin?” deyince, “Aman hocam, böyle bir teklifiniz beni üzer” dedim. O hoca efendi, camimizin müezzini olduğu yıllarda ben ilkokul talebesiydim. Abisi de imamdı. Caminin meşrutasında (camiye ait mekânda), yaz aylarında çocuk okuturlardı. Hatta bir dönem bu kursa ben de katılmış ve elifbayı öğrenmiştim.

Derken hocaya hoca olmuştum (!) Öğle namazından önce camiye geliyorum. Öğleye kadar matematik dersi yapıyoruz. Öğle namazından sonra ayrılıyorum. Böylece günde bir vakit olarak namaza başlamış oldum.

Dersler böyle devam ederken, liseden bir sınıf arkadaşımla da ara sıra görüşüyoruz. Arkadaşa dedim ki: “Camimizin imamına ve iki arkadaşına ders veriyorum. Ders öğle namazından önce bitiyor. Ben de dolayısıyla namazı cemaat ile kılıp ayrılıyorum. Anlayacağın, bir vakit namaz kılıyorum.”

Arkadaşım bana dedi ki:

“Niye bir vakit kılıyorsun ki? Beş vakit kılalım. Ben de böylece namaza başlamış olurum.”

Doğrusu, böyle bir karşılığı beklemiyordum. Ben, bu durumu söylerken “Vaziyeti idare et, böyle devam et!” diyeceğini beklerken, bu cevap beni şaşırtmıştı. Arkadaşın iyisi işte…

Hakikaten ikimiz de namazlarımıza başlamıştık. İmam efendi cep kitabı büyüklüğünde namaz kitabı vermişti. İlk bilgileri ondan aldım. Evimizde bir tane olsun dini kitap yoktu. Sadece annem namaz kılardı. DEVAMI YARIN

Comments are closed.