Hüsâmeddîn-i Râzî

Hüsâmeddîn-i Râzî hazretleri, Hanefî fıkıh âlimidir. Adı, Alî bin Ahmed’dir. 598 [m. 1203] senesinde Şâm’da vefât etti. Kitabında buyuruyor ki:
Cenâze namâzı ve gasli ve techîzi, tekfîni, defni, farz-ı kifâyedir. Bir kısım Müslümanlar bu farzı ifa ederlerse, diğerlerinden sakıt olur. Techîz, tekfîn ve namâzı çabuk yapmak mendûbdur. Fakat, cenâze namâzını çabuk kılmak için, sünnetin terk edileceğini hiçbir âlim bildirmemiştir. Bunun için, cenâze namâzı kılınacağı zaman, câmilerde tesbîhleri terk etmemelidir. Cenâze namâzını acele kılmak vâcip olduğu için tesbîhleri terk ediyoruz diyenler yanılıyorlar. Cenâze namâzını acele kılmak vâcip değildir, müstehabdır. Cenâze namâzını, cemâat çok olsun diyerek bekletmek mekrûh olduğu hâlde, cemâat çok olmak için, cenâzeyi sâatlerce bekletip, sonra acele etmek vâcib diyerek, Âyetel kürsîyi ve namâz tesbîhlerini terk etmek pek yanlıştır. Bu yanlış âdeti ortadan kaldırarak, cenâze olunca da Âyetel kürsîyi ve tesbîhleri okuyan müezzin efendilere müjdeler olsun…
Kırkıncı gün burnu düşmesi, elliüç üncü gecesi çürümeye başlaması ve bu gecelerde mevlid okutmalı gibi sözler doğru değildir. Ölülere Kur’ân-ı kerîm okumak, sadaka vermek, duâ etmek gibi yardımları yapmak için, elliüçüncü gecesini beklememeli, birinci günü yaparak, imdâdına bir ân önce yetişmelidir. Bu yardımları, yedinci, kırkıncı, elliüçüncü gecelere bırakmak, boğulmak üzere olan birine, biraz bekle yardıma birkaç gün sonra geleceğim, demeye benzer.
Meyyiti câmi içine koyup namâzını kılmak Hanefî ve Mâlikî mezheblerinde harâmdır. Cenâze dışarıda, cemâatin bir kısmı câmide olursa, mekrûh olmaz diyenler varsa da, böyle de kılmak harâm olur. Cemâat de dışarıda kılmalıdır. Çünkü, câmiler beş vakit namâz kılmak için ve buna bağlı olan sünnet ve nâfile [ve kazâ] namâzları kılmak için ve okumak, vaaz, ders için yapılmıştır. Yağmur, fırtına ve hastalık gibi özürlerle, cenâze namâzı câmide kılınabilir. Fakat, cenâze câmiye sokulamaz…

“HASTALIĞIN NEDİR?”
Anasız ve babasız esîr alınan çocuk veyâ anası, babası ile alınıp da ana, babasından biri İslâma gelen veya akıllı, yani yedi yaşında olarak kendi îmâna gelen çocuk ölünce, namâzı kılınır. Bir kâfirin îmâna gelmesi için, Kelime-i şehâdeti tâm söylemesi ve îmânın altı şartını [ya’nî Âmentü…yü] işitince inanması lâzımdır…
Hüsâmeddîn-i Râzî hazretleri, ömrünün sonlarında hastalanmıştı. Bir doktor geldi ve; “Hastalığın nedir?” dedi. “Vücûd gidince, hastalık da gider” buyurdu.

Comments are closed.