“Hüseyin, atla şu suya!..”

“Hüseyin, atla şu suya!..”



Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri, bir gün bâzı talebeleriyle yolculuğa çıkmışlardı.

Yolda bir ırmak vardı.

Çok da yorulmuşlardı.

Dinlenmek için oturdular

Su, şarıltılı ve heybetli akıyordu!

Görünüşe bakılırsa derindi de.

Büyük velî, Emîr Hüseyin adındaki talebesine bakıp;

“Hüseyin! Kalk, şu ırmağa atla!” diye seslendi.

Emîr Hüseyin; “Başüstüne” dedi.

Ve kalkıp atladı suya.

Diğer talebeler korkuya düştüler! Zîra Emîr Hüseyin kaybolmuştu o azgın suyun içinde.

Bir müddet geçti…

Büyük velî nehre doğru “Ey Hüseyin, çık sudan, yanımıza gel” diye seslendi bu defâ.

Emîr Hüseyin ânında çıktı sudan.

Ve gelip oturdu.

Üzeri kupkuruydu.

Büyük velî sordu:

“Suya atladığında ne gördün evlâdım?”

Şöyle anlattı:

Efendim, ben suya girdim.

Kendimi bir odada buldum.

Gâyet güzel döşenmişti.

İnci ve yâkutlarla süslenmişti.

Ama hiç “kapı” yoktu…

Kendi kendime; “Buradan nasıl çıkabilirim?” diye düşünürken sizi fark ettim yanımda.

Bana bir kapı gösterdiniz.

Ve “İşte kapı!” dediniz.

Hâlbuki az önce kapı yoktu orada.

Açtığınız kapıdan dışarı çıktım.

Ve sizin huzûrunuzda buldum kendimi.

Comments are closed.