Huzurun anahtarı…

Çevremize bakarsak; kocasından şikâyet eden kadınlar, hanımından şikâyet eden erkekler hiç de az değil… “Kavga, iki taraflıdır” diye bir söz vardır. Biri susar, özür dilerse, münakaşa uzamaz, kavga büyümez. Her iki taraf da “ben haklıyım” dediği sürece kavga bitmez, münakaşa da uzayıp gider… Böyle durumlarda suç genelde erkeklerdedir. Hanımını idare edemeyen erkek aciz demektir… Şunu unutmamalı ki, hanımının güzel huylu olmasını isteyen, önce kendisi güzel huylu olmalıdır! Kur’an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildirilmektedir. O halde, dinimizin emir ve yasaklarına riayet eden, hanımı ile iyi geçinir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Bir mümin, hanımına kızmasın! Kötü huyu varsa, iyi huyu da olur.) [Müslim]
Yeryüzünde dört dörtlük kadın olmaz. Hepsinin iyi yönü olduğu gibi, kötü yönü de olabilir. Kadından çok şey beklemek, dîni bilmemenin alametidir…

“EŞİM HUYSUZLUK YAPINCA!..”
Kur’an-ı kerimde, insana gelen musibetlerin, günahları sebebiyle geldiği bildiriliyor. Fudayl bin İyad hazretleri, “Eşim huysuzluk yapınca, dine aykırı bir iş yaptığımı anlardım. Hemen o şeye tevbe edince, eşimin huysuzluğu da giderdi. Böylece, tevbemin kabul edildiğini de anlardım” buyurdu. O halde Müslüman erkek, eşiyle iyi geçinmelidir. Eve gelince hanımına selam verip hatırını sormalı, üzüntü ve sevincine ortak olmalıdır. Çünkü, o başkalarından ümitsiz ve yalnız kendisine alışmış bulunan dostu, dert ortağı, kendini neşelendiricisi, çocuklarının yetiştiricisi ve çeşitli ihtiyaçlarının gidericisidir. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Kadınlarınıza eziyet etmeyin! Onlar, Allahü teâlânın sizlere emanetidir. Onlara yumuşak olun, iyilik edin!) [Müslim]
(Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.) [İ.Asakir]
Güzel ahlaklı olan iki cihanda da rahat olur… Kusursuz kul olmaz. Kusursuz arkadaş arayan, arkadaşsız kalır, kusursuz eş arayan bulamaz. Yiğitlik, kusurlu insanla iyi geçinmektedir.
Evde hiçbir şeyi kusurlu bulmamalıdır! Tenkit, münakaşa, bir yuvanın yıkılmasına veya huzursuz hale gelmesine sebep olur. Şunu iyi bilmeli ki, yalnız karı-koca değil, hiç kimse tenkitten hoşlanmaz. Herkes takdir bekler. Fıtraten kadınlar süse düşkündür, giyimlerine dikkat ederler. Aldığı bir elbise için, “Bu elbise, sana ne kadar da yakışmış” dersek, ne kaybederiz ki?..
Bir kadın için en büyük mutluluk, kocasının kendisini takdir etmesidir. Bilhassa kadınlar, basit şeylere dikkat ederler. Bayramlarda, mübarek gecelerde, evlenme yıl dönümlerinde ufak da olsa bir hediye vermeyi ihmal etmemelidir!
***
Huzur, milyarları kazanmaktan daha önemlidir. O halde, takdir edici, nazik, hoşgörülü ve güler yüzlü olanın evinde geçimsizlik olmaz. Evet, tebessüm ateşinde erimeyen maden bulunmaz. Kalblerin fethi gülümsemekten geçer… Tebessüm, bedavadır, alanı mutlu eder, vereni üzmez. Huzurun anahtarı tebessümdür…

“Hanım hizmetçi değildir!”
Büyük İslâm âlimi Hüseyin Hilmi bin Saîd (kuddîse sirrûh) buyurdu ki:
“Hanım, evde hizmetçi değil, sultandır. Hanımını üzmek akıllı insanın yapacağı iş değildir. Bir Müslüman, hanımını nasıl üzer, akıl almıyor. Aklı olan karı koca, birbirini üzmez. Hayat arkadaşını üzmek, incitmek, ahmaklık alametidir. Zalim, huysuz kimsenin eşi, devamlı üzülerek sinirleri bozulur. Sinir hastası olur. Sinirler bozulunca, çeşitli hastalıklar hasıl olur. Hayat arkadaşı hasta olan bir eş, mahvolmuş, mutluluğu sona ermiş demektir. Eşinin hizmet ve yardımlarından mahrum kalmıştır. Ömrü, onun dertlerini dinlemekle, ona doktor aramakla, ona alışmamış olduğu hizmetleri yapmakla geçer.
Evet, bütün bu felaketlere, bitmeyen sıkıntılara kendi huysuzluğu sebep olmuştur. Dizlerini dövse de, ne yazık ki bu pişmanlığının faydası olmaz.
O halde; eşine yapılacak huysuzluğun zararı kendine olur. Ona karşı, hep güler yüzlü, tatlı dilli olmaya çalışmalı! Bunu yapabilen, rahat ve huzur içinde yaşar, Allahü teâlânın rızasını da kazanır!”