İbadetlerde kamerî aylar esas alınır

İbadetlerde kamerî aylar esas alınır



Bütün ibâdetlerde ve dînî faâliyetlerde kamerî aylar esâs alınır. Hac, oruç, kurbân ve bayram günleri, hep kamerî aylara göre tespit edilir.

 

Malum olduğu üzere, doğum günü ve mübârek geceler, hep hicrî yıl ile kutlanır. Bütün ibâdetlerde ve dînî faâliyetlerde kamerî aylar esâs alınır. Hac, oruç, kurbân ve bayram günleri, hep kamerî aylara göre tespit edilir.

Haccı, Allahü teâlânın bildirdiği Zilhicce ayında yapmayıp da, mîlâdî bir ayda, meselâ ocakta yapmak; orucu, ramazân ayında değil de, şubâtta tutmak; cuma namazını cuma günü değil de pazar günü kılmak, Allahü teâlânın dînini değiştirmek olur.

İslâmiyette, güneş yılının ayları içinde sayılı herhangi bir mübârek gün yoktur. Meselâ, Martın (20) Nevrûz denilen günü ve mayısın (6) Hıdırellez günü ve eylülün (20) Mihricân günü, bazı ülkelerde mübârek sayılıyorsa da, Müslümânlıkta bu günlerin diğer günlerden farklı bir değerleri yoktur. Noel günü ve gecesi de böyledir.

İslâm dîninde, kâfirlerden her kavmin, her memleketin âdeti olarak yaptıkları ve kullandıkları şeylerden, harâm olmayıp, insanlara faydalı olanları yapmak ve kullanmak günâh değildir; onların kullanılmasında herhangi bir mahzûr yoktur. Fakat İslâmiyet, Müslümânların, îmânlarında ve ibâdetlerinde, Müslümân olmayanları taklit etmelerini, onlara benzemelerini, onların dînlerinin ve ibâdetlerinin alâmeti olan şeyleri yapmalarını ve kullanmalarını yasak etmiştir.

Kezâ Hindûların bayram günlerine, Mecûsîlerin (ateşe tapanların) kutsal günlerine ve Hıristiyanların Noel gecelerine ve diğer paskalyalarına hürmet etmek ve o zamanlarda, onların âdetlerini, onlar gibi yapmak, bu günleri Müslümân bayramı zannederek, onlar gibi birbirine hediye göndermek, eşyâlarını ve sofralarını, onların yaptığı gibi süslemek, o geceleri başka gecelerden ayırt etmek büyük günâh olmaktadır. [Hattâ bunun küfür olabileceği de kitaplarda yazılı.]

[Fakat “Noel” ile “Yılbaşı” farklı şeylerdir. Yeni yılı tebrik etmekte, hayırlı olmasını temenni etmekte dînen mahzur yoktur.]

           ***

Muharrem’in dokuzuncu günü ile onuncu günü arasındaki geceye “Aşûre Gecesi”, 10. gününe de “Aşûre Günü” denir. Aşûre Gecesi, hicrî-kamerî sene içerisindeki sırasına göre on mübârek gecenin ikincisi olup bu ayın en kıymetli gecesidir.

Allahü teâlâ, kullarına çok acıdığı için, bazı gece ve günlere kıymet vermiş, bu zamanlardaki, duâ ve tevbeleri kabul edeceğini bildirmiştir. Hindistân âlimlerinden Mevlânâ Muhammed Rebhâmî’nin yazdığı Fârisî “Rıyâdu’n-nâsıhîn” kitâbında (s. 172) deniliyor ki: “İmâm-ı Nevevî, “el-Ezkâru’n-Neveviyye” kitâbında buyuruyor ki:

“Gecenin oniki kısmından bir kısmını [bir miktar zamanı, mesela bir saat kadar vakti] ihyâ etmek, bütün geceyi ihyâ etmek olur. Yaz ve kış geceleri için hep böyledir.” [İnşâallah yarın da aynı konuya devam edelim.]

Comments are closed.