İbadetlerin faydası insanlaradır…

İbadetlerin faydası insanlaradır…



İbâdetlerin faydası, aslında insanlara yani o ibâdetleri yapan fertlere, âilelere ve cemiyetleredir. Yoksa Allahü teâlâ, insanların ibâdetlerine muhtaç değildir.

 

 

Bilindiği üzere, insanoğlu, ne melekler gibi sırf “nûrânî” bir varlık, ne de hayvanlar gibi sadece bir “maddî” varlıktır. İnsan, meleklerden üstün seviyeye çıkabilen, kendisine, muhtaç olduğu bütün nimetler ihsan edilen (Lokman, 20; Nahil, 18), âhirette bunlardan hesaba çekilecek olan (Tekâsür, 8), belli bir yaratılış gâyesiyle bu dünyâya gönderilen, güzel işler yapmakla mükellef  bir kuldur.” (Zâriyât, 56; Mülk, 2)

Hakîkatte, bütün insanların yaratılmalarındaki maksat, Allahü teâlâya ibâdet etmeleridir. Nitekim Allahü teâlâ, Kur’ân-ı kerîminde, Zâriyât sûre-i celîlesinin 56. âyet-i kerîmesinde meâlen: “Cinnîleri ve insanları, ancak (beni bilmeleri, tanımaları) bana ibâdet etmeleri için yarattım” buyurmuştur.

Yine Allahü teâlâ buyuruyor ki: “(Ey Resûlüm!) De ki: Duânız (îmânınız, ibâdetiniz, kulluk ve yalvarmanız] olmasa, Rabbim size ne diye değer versin? [Duânız olmasa, Rabbim size ne kıymet verir?]…” [Furkân, 77]

Bildiğimiz gibi, Müslümanlığın farz kıldığı ibâdetlerin faydası, aslında insanlara yani o ibâdetleri yapan fertlere, âilelere ve cemiyetleredir. Yoksa Allahü teâlâ, insanların ibâdetlerine muhtaç değildir.

İnsan namaz kılmakla, oruç tutmakla, diğer ibâdetlerini yapmakla, hem Allah’a karşı kulluk vazifesini yapmış, hem de kalbini her türlü kötülüklerden temizlemiş olur. 

“Aşere-i mübeşşere”den (Cennet ile müjdelenen 10 büyük sahâbîden biri olan) Ebû Ubeyde İbnü’l-Cerrâh (radıyallahü anh)’ın, vefât etmeden önce buyurduğu şu hikmetli sözünü de, bu ayda daha çok hâtırlamaya çalışalım:

“Namâz kılınız, ramazân orucunu tutunuz, zekâtınızı veriniz, hac ve umre yapınız. Dünya sizi aldatmasın. Allahü teâlâ ölümü yarattı; herkes ölecektir.”

Büyük İslâm âlim ve velilerinden İmâm-ı Rabbâni (kuddise sirruh) buyuruyor ki:

“…Ramazân-ı şerîf ayında yapılan (nâfile) namaz, zikir, sadaka ve diğer bütün nâfile ibâdetlere verilen sevap, başka aylarda yapılan farzlar gibidir. Bu ayda yapılan bir farz, başka aylarda yapılan yetmiş farz gibidir.

Bu ayda, bir oruçluya iftâr verenin günâhları affolur; Cehennemden âzâd olur. O oruçlunun sevâbı kadar, ayrıca buna da sevap verilir; o oruçlunun sevâbı hiç azalmaz. Bu ayda, emri altında bulunanların işlerini hafîfleten, onların ibâdet etmelerine kolaylık gösteren âmirler de affolur; Cehennemden âzâd olurlar. Resûlullah, bu ayda, esirleri âzâd eder, her istenilen şeyi verirdi.

Bu ayda ibâdet ve iyi iş yapabilenlere, bütün sene, bu işleri yapmak nasip olur. Bu aya saygısızlık edenin, günâh işleyenin bütün senesi, günâh işlemekle geçer…” (Mektûbât, C. 1, 45. mektûb)