İçi başka, dışı başka olanlar!..

İslam büyüklerinin örnek ahlâkından biri de, ikiyüzlülükten uzak özü sözüne, içi dışına uygun olmak idi. Onlar bütün hayırlı işlerde nasıl göründülerse, gerçekte de öyle idiler. Kendilerini dünyada ve âhirette pişman edecek bir amelde bulunmazlardı. 
Hazreti Hızır, Ömer bin Abdülaziz ile Medine-i Münevvere’de buluştuğu ve kendisinden bir nasihat istediği zaman, ona şöyle demişti: “Ey Ömer, sakın görünüşte Allah dostu olup da gerçekte Allah düşmanı olma. Daima göründüğün gibi ol. Çünkü içi başka, dışı başka olanlar münafıktır. Münafıkların yeri ise, cehennemin en alt tabakasıdır.” 
Bunun üzerine Ömer bin Abdül-aziz ağlamaya başladı, hatta gözlerinden akan yaşlarla sakalı ıslandı. 
Sevgili Peygamberimiz bir hadîs-i şerîfte şöyle buyurdu: 
“Âhir zamanda öyle kimseler gelecek ki, gayeleri olan dünya makam ve nimetlerine ulaşabilmek için, din ve âhiret işlerini âlet edecekler. Sırtlarına samur kürkler giyecekler. Dilleri baldan daha tatlı olacak. Kalbleri ise, canavarlar gibi katı ve acı olacaktır. Allahü teâlâ buyuruyor ki: Onlar bana güvenip de mi mağrur oluyorlar? Bana karşı mı cür’etkârlık yapıyorlar? Zâtıma yemin ederim ki onlar üzerine öyle fitneler gönderirim ki, içlerinde halim-selim olanları bile hayrette kalırlar.” 
Muhelleb bin Ebi Safre buyurdu ki: “Bir kimsenin ameli ne kadar ise, sözü de o kadar olmalıdır. Sözün çok, amelin ise az olması, çirkin bir şeydir.” 
Abd’ül Vahid bin Zeyd buyurdu ki: “Hasan Basrî hazretleri, o yüksek derece ve kemâle ancak ihlâsı sayesinde ulaşmıştır. O, insanlara bir şey tavsiye ettiği zaman, o hususta en önde ve en ileri kendisi olurdu. Kötü olduğunu bildirdiği şeylerden de en fazla uzak kalan yine kendisi bulunurdu. Onu yakından tanıyanlar diyorlar ki: Hasan Basrî kadar içi dışına, işi sözüne uyan bir kimse görmedik.”

> NOT: Hakk’ın rahmetine kavuşan yazarımız Mehmet Oruç’un vefatından önce kaleme aldığı yazılarını yayınlamaya devam ediyoruz.

 

Comments are closed.