İçinde bulunduğumuz ânı değerlendirmek!..

İçinde bulunduğumuz ânı değerlendirmek!..



“Velî, içinde bulunduğu ânı değerlendirmek için çırpınır. Diğer vakitleri kıymetlendirmek için çalışsa, içinde bulunduğu vakti harcamış olur…”

 

Ali Ca’fer Şirvânî hazretleri Azerbaycan’da yetişen evliyânın büyüklerindendir. Şirvan’da doğdu. Hicrî dördüncü asrın ortalarında Mekke’de vefât etti. Ömrünün sonlarına doğru felç oldu. Eli ayağı tutmaz, ayağa kalkamazdı. Fakat müezzinin namaz için ikâmet okumaya başladığı andan, namazını bitirdiği âna kadar olan zamanda ve sohbet esnasında çok sağlam olur, hiçbir şeyi kalmazdı. Bu zamanlar hâricinde ise, yine felçli hâle dönerdi. Vefât ettiğinde 124 yaşlarında idi…

Bu mübarek zata “Tasavvuf nedir?” diye sordular. “Hakîkî din âlimlerinden birine bağlanıp, ona teslim olmak. Onun feyiz ve bereketlerinden istifâde etmek. Kimseye karışmayıp, kendi hâlinde insanlardan ayrı yaşamaktır” buyurdu.

Bir gün de buyurdu ki: “Sıddîkların, yükseldikçe istedikleri bir şey vardır ki, o da riyaset muhabbetidir.” [Sa’îd-i Fergânî hazretleri buyurdu ki: Buradaki ‘riyaset muhabbeti’ insanların başına geçmek arzusu değildir. Zâten evliyâlık yolunda bulunmanın ilk şartı, bunu terk etmektir. Nerede kaldı ki, en sonda hâsıl olan şey ‘riyaset muhabbeti’ olsun. Bu ifâdeden murat; Allahü teâlânın indinde, evliyâyı sevenler için şefaat makamı talep etmektir.]

Ali Ca’fer hazretlerinin evliyâya olan muhabbet ve bağlılığı pek ziyâde idi. “Eğer imkânım ve ayaklarım sağlam olsaydı, evliyâya muhabbeti olanları ziyâret etmek için, Horasan’a kadar giderdim” sözünü sık sık söylerdi. Sohbetlerinde buyurdu ki: “İzzet ve şerefi, Allahü teâlânın dînine uygun olmayan hâllerde arayan kimseyi, Allahü teâlâ, hor, hakîr ve zelîl eder.”

“Dîne uymakta gevşek davrananlarla beraber olmaktan, son derece sakınmalıdır. Onlar, insanın felâketine sebep olurlar.”

“Fakirler dünyâ ve âhirette her bakımdan rahattırlar.”

“Tasavvuf yolunda bulunmak; gönül, kalp hâlidir. Dil ile bazı şeyleri söylemek kâfi değildir.”

“Bazı kimseler vardır ki velîdirler, büyük zâtlar bu kimselere bakınca, tasavvuftaki makamlarını görürler. O kimsenin ise, bunların hiçbirinden haberi olmaz.”

“Velî, içinde bulunduğu ânı değerlendirmek için çırpınır. Diğer vakitleri kıymetlendirmek için çalışsa, içinde bulunduğu vakti harcamış olur. İleriki vakte kavuşacağı da, zâten belli değildir. Bunun için gerçek velî, her an, içinde bulunduğu ânı değerlendirir. Böylece bütün ömrü kıymetli olur.”

Comments are closed.