İman, görmeden kabul etmek demektir…

İman, görmeden kabul etmek demektir…



İmanın, sahih ve makbul olmasının şartlarından birisi de, gaybî olmasıdır. Kur’an-ı kerimde gerçek müminler için, “Onlar, gayba inanırlar” buyuruluyor.

 
 

İmanın sahih ve makbul olmasının şartları -2-

İman; Muhammed aleyhisselamın, peygamber olarak bildirdiği şeyleri, tahkik etmeden, akla, tecrübeye ve felsefeye uygun olup olmadığına bakmadan, tasdik edip inanmaktır. Akla uygun olduğu için tasdik etmek, aklı tasdik etmek olur, Resûlü tasdik etmek olmaz. Yahut Resûlü ve aklı birlikte tasdik etmek olur ki, o zaman Peygambere itimat tam olmaz. İtimat tam olmayınca, iman olmaz. Çünkü iman parçalanmaz. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki: (Dini, aklı ile ölçen kadar zararlı kimse yoktur.) [Taberani].

Selim akıl çok kıymetlidir. Hadis-i şerifte, (Akıl, hak ile bâtılı birbirinden ayıran bir nurdur) buyuruluyor. Allahü teâlâ, insana, hakkı bâtıldan, iyiyi kötüden ayırabilmesi için aklı verdi. Akıl bir ölçü âletidir. Allahü teâlâya ait bilgilerde ölçü olmaz. Mahlûklara ait bilgilerde ölçü olur. Akıl, insandan insana değiştiği için, bazı insanlar mahlûklara ait bilgilerde isabet ettiği hâlde, bazıları yanılabilir. İnsan, bir yol gösterici olmadan aklı ile Allah’ın bildirdiği doğru yolu bulamadı. Tarih incelendiğinde, kendi başlarına giden insanların yanlış yollara saptıkları görülür. O hâlde Resulullaha inanmak şarttır.

İmanın, sahih ve makbul olmasının şartlarından birisi de, gaybî olmasıdır. İman, görmeden inanmaktır. Bekara suresinin 3. âyet-i kerîmesinde müttekîler/gerçek müminler için, (Onlar, gayba inanırlar) buyuruluyor. Gayb, duygu organları/görmek, işitmek, dokunmak, koklamak, tatmak ile veya hesap ve tecrübe ile anlaşılmayan şey demektir. Büyük âlim İmâm-ı Rabbânî hazretleri  buyurdu ki:

“Bildiğimiz, hatırımıza, hayalimize gelen, duygu organlarımıza etki eden her şey mahluktur. Bizim, Allahü teâlâ bir şeye benzemez dememiz, benzetmek olur. Bizim anladığımız büyüklük, küçüklüktür. İbrahim aleyhisselam, kâfirlere, (Niçin kendi yaptığınız putlara tapıyorsunuz? Sizleri de, yaptığınız işleri de Allahü teâlâ yarattı) dedi. İster elimizle yapmış olalım, ister aklımız ve hayalimizle meydana getirelim, bunların hepsi, Allahü teâlânın mahlukudur. O, bildiğimiz, düşünerek bulduğumuz şeylerin hiçbirine benzemez ve nasıl olduğu anlaşılamaz. Akıl ve hayal Ona yaklaşamaz. Böyle hiçbir şeye benzemeyen ve akıl ile anlaşılamayan yüce yaratıcıya, gayb yolu ile inanmaktan başka çare yoktur.” (Mektûbât-ı Rabbânî 2/9)

İlahi emrin hikmeti anlaşılmasa da, Allah’ın emri olduğu için, hiç tereddütsüz kabul etmek şarttır. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Âhir zamanda değişik inançlar çıkınca, kocakarılar gibi inanın.) Bu hadîs-i şerîf, kocakarı gibi bâtıl şeylere körü körüne inan demek değildir. Allah ve Resûlünün bildirdiklerine aklın almasa da, ispat edemesen de, inanın demektir…

Comments are closed.