İmtihan etmek istedi; ama…

İmtihan etmek istedi; ama…



Bağdat evliyâsından Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin sohbetine devam eden bir kimse vardı.

Bir ara her nedense, şüpheye düştü “bu velî” hakkında.

Düşünüyordu ki:

“Gerçekten velî midir?”

Bunu anlamak istiyordu.

İmtihana karar verdi.

Bir gün huzuruna geldi.

İslâmiyet’ten bir şey sordu.

Kendi kendine;

“Bakalım bilecek mi?” diyordu.

Aklı sıra, imtihan ediyordu bu büyük evliyâ zâtı.

Ancak büyük velî;

“Bizi imtihan edeceğine, keşke kendini imtihan etseydin. İnsan; kendi ayıp ve kusurunu görebilse, başkasının kusurunu görmeye vakit bulamaz” buyurdu.

Ve ilâve etti:

“Sen, bizi imtihan etmekle yolumuzdan ayrıldın. Her nereye gideceksen çık git aramızdan!”

Eyvâh!..

O anda yüzü morardı adamın.

Simsiyah oldu.

Yaptığı hatâyı anladı…

Ama iş işten geçmişti.

Zîra kırılmıştı büyük zât.

Bir Allah adamının kalbini kıranın, incitenin, iflâh olmayacağını iyi biliyordu hâlbuki.

Çok pişman oldu.

Tövbe istiğfâr etti.

Ve gidip af diledi kendisinden.

O, acıdı yine.

Merhamet edip affedince “simsiyah” olan yüzü “bembeyaz” oldu yine.