İnsanlar, ölünce uyanırlar!..

Bu dünya, bir konaktır. Bu geçici varlık, bir görünüştür ki, gölge gibi, yavaş yavaş çekilmekte ve geçip gitmektedir. Dünyanın bir hayâl, bir rüyâ olduğunda şüphe yoktur, çünkü Peygamber efendimiz;
(İnsanlar uykudadır, öldükleri zaman uyanırlar) buyurmuşlardır.
İnsân, rüyâda çok zengin olabilir, yüksek mevki, makam sâhibi olabilir, çok işler yapabilir ama uyanınca hepsi biter. Uyanınca;
“Benim şu mallarım vardı, şöyle mevki, makamım vardı” demesinin ne kıymeti olur? Bunun gibi, insanlar da ölünce, malı mülkü, serveti, evlâdı, hanımı, hepsi dünyada kalır. İnsanlar ölüp uyandıklarında;
“Biz nereye geldik, burası neresidir? Bizim mallarımız, mevki, makamlarımız vardı, eş dostlarımız vardı, nerede bunlar?” deseler de, hiç kıymeti olmayacaktır. Din büyüklerinden bazıları;
“İnsanlar sarhoştur, ölünce ayılırlar” buyurmuşlardır. Yani sarhoşluk, ölünce biter. Mal sarhoşudur, rütbe sarhoşudur, mevki sarhoşudur, ama ölünce her şey biter. Gerçekler anlaşılır, ama iş işten geçmiş olur. Peygamber efendimiz;
(Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz ve nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz) buyurmuştur.

IŞIĞA DÖNMEK LAZIM!..
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, bir talebesine hitaben;
“Dünyanın geçici lezzetlerine aldanmamalıdır. Ölümü hatırlamalı, âhiretin dehşet ve şiddetini göz önüne getirmelidir. Kısacası, yüzümüzü dünyadan âhirete çevirmelidir. Dünya işleri ile zarûret miktârı uğraşmalı, başka zamanlarda, hep âhireti kazandıracak işleri yapmalıdır. Sözün özü, gönül Allahtan gayrisine tutulmaktan kurtulmalı, beden ve âzâları da, İslâmiyyete uymakla süslemelidir” buyurmuştur…
İnsanlar, dünyaya meylettikçe sıkıntıdan kurtulamaz. Çünkü dünya, sıkıntı yeri ve kaynağıdır. Bu sıkıntıdan kurtulmak için, mutlaka âhirete, ışığa dönmek lazımdır. Eğer insan ışığa dönerse, gölgesi arkada kalır ve peşinden gelir. Işığa arkasını çevirirse, karanlığa dönmüş olur. Böyle olanın işleri karanlık olur, hiçbir zaman gölgesine de yetişemez. Eğer insan, yönünü, yüzünü dünyaya çevirirse insanlarla çarpışır, huzursuz olur, sıkıntıdan, dertten kurtulamaz. Şayet insan, yönünü, yüzünü âhirete çevirirse, bu sefer insanlar, onun gibi olmak için yarışırlar…
Halife Harun Reşid hazretleri, bir gün Behlül Dânâ hazretleriyle görüşmek, hikmetli sözlerini duymak ister. Adamlarına onu bulup getirmelerini söyler. Onlar da gidenler ve Behlül Dânâ hazretlerini mezarlıkta uyur halde bulurlar. Halifenin emrini bildirmek için uyandırırlar. Uyanır uyanmaz da;
“Siz ne yaptınız! Beni sultanlık makamından indirdiniz. Şimdi ben ne yapacağım?” diye feryat eder.
Görevliler bu hâle şaşırır, bir anlam veremezler ve gidip durumu halifeye bildirirler. Halife de, hayret eder ve bu duruma bir anlam veremez. Daha sonra Behlül Dânâ hazretleri huzûruna gelince;
-Ey Behlül! Bu ne iş? Sen hangi sultanlıktan indirildin diye sorar. Behlül Dânâ hazretleri de;
-Ben uyurken rüyâ görüyordum ve rüyâmda da ne güzel sultandım. Saraylarım, ordularım vardı. Saltanat ve ihtişâm içindeydim. Lâkin senin adamların beni uyandırdı ve tahtımdan oldum der. Halife;
-İyi ama Behlül, rüyâdaki sultanlığa itibar olur mu? Bak, gözünü açınca her şeyin bittiğini gördün der. Behlül Dânâ hazretleri;
-Benim sultanlığım gözümü açınca bitti, seninki gözünü kapatınca bitecek. Aradaki fark ne? Üstelik, ben gözlerimi açınca hayat buldum. Sen gözlerini kapatınca, saltanatından olacaksın ve pişmanlığın başlayacak, sorgu suâle çekileceksin. O hâlde söyler misin, hangimizin hükümdarlığına itibar edilir der. Bu sözler üzerine halife Harun Reşid hazretleri söyleyecek söz bulamaz.

DÜNYA, ÂHİRETİN TARLASI!
Netice olarak insan, dünyada uykudadır ve ölünce uyanır. Ölümden önce olan her şeye de dünya denir. Bunlardan, ölümden sonra faydası olanlar, dünyadan sayılmaz, âhiretten sayılırlar. Çünkü dünya, âhiret için tarladır. Âhirete yaramayan dünyalıklar, zararlıdır. Harâmlar, günâhlar ve mubâhların fazlası böyledir. Dünyada olanlar İslâmiyyete uygun kullanılırsa, âhirete faydalı olurlar. Hem dünya lezzetine, hem de âhiret nimetlerine kavuşulur. Hadis-i şerifte buyurulduğu gibi:
(Dünyaya, burada kalacağınız kadar, âhirete de, orada kalacağınız kadar çalışınız!)

Comments are closed.