İnsanların en cömerdi o idi

İnsanların en cömerdi o idi



Rum imparatorları, İran şahları, Resûlullah efendimiz kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı ile yaşamayı severdi.

 
 

Muhammed bin Hüseyn Arsâbendî hazretleri, Türkistan’da Merv’de doğdu. Hacdan dönerken, 511 (m. 1117)’de Bağdad’da vefât etti. Peygamber efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) Hiye-i Saadetinden bahsederken şunları anlattı:

Resûlullah efendimizi ansızın gören kimseyi korku kaplardı. Kendisi yumuşak davranmasaydı, peygamberlik hâllerinden, asla kimse yanında oturamaz, sözünü işitmeye takat getiremezdi. Hâlbuki, kendisi, hayasından, mübârek gözleri ile kimsenin yüzüne bakmazdı.

Fahr-i âlem efendimiz insanların en cömerdi idi. Bir şey istenip de yok dediği görülmemiştir; istenilen şey varsa verir, yoksa cevap vermezdi. O kadar iyilikleri, o kadar ihsânları vardı ki, Rum imparatorları, İran şahları, o kadar ihsân yapamazlardı. Fakat kendisi sıkıntı ile yaşamayı severdi. Öyle bir hayat yaşıyordu ki, yemek ve içmek hatırına bile gelmezdi. Yemek getirin yiyelim veya falanca yemeği pişiriniz demezdi. Yemek getirilirse yer, her ne meyve verseler kabul ederdi. Bazen aylarca az yer, açlığı severdi. Bazen de çok yerdi. Yemek sonunda su içmezdi. Suyu otururken içerdi. Başkaları ile yemek yerken, herkesten sonra el çekerdi. Herkesin hediyesini kabul ederdi. Hediye getirene karşılık olarak, kat kat fazlasını verirdi.

Çeşitli elbise giymek âdeti idi. Yabancı devlet sefirleri gelince süslenirdi. Yani kıymetli ve nefis elbise giyerek, güzel yüzünü gösterirdi. Taşı akikten gümüş yüzük takardı. Yüzüğünü mühür olarak kullanırdı. Yüzüğü üzerinde “Muhammedün Resûlullah” yazılı idi. Yatağı deriden olup, içi hurma ağacı iplikleri ile dolu idi. Bazen bu yatak üzerine, bazen yere serili deri üzerine, bazen de hasır veya kuru toprak üzerine yatardı. Mübârek avucunun içini sağ yanağının altına koyup, sağ yanı üzerine yatardı. Zekât malı almaz, çiğ soğan ve sarımsak gibi şeyleri yemez ve şiir söylemezdi.

Peygamber efendimizin mübârek gözleri uyur, kalb-i şerîfi uyumazdı. Aç yatıp tok kalkardı. Asla esnemezdi. Mübârek vücudu nûrânî olup, gölgesi yere düşmezdi. Server-i âlem efendimiz bizim bilmediğimiz bir hayat ile şimdi hayattadır. Cesed-i şerîfi asla çürümez. Kabrinde bir melek durup, ümmetinin söyledikleri salevât-i şerîfeleri kendisine haber verir.

Minberi ile kabr-i şerîfi arasına “Ravza-i mutahhara” denir. Burası Cennet bahçelerindendir. Kabr-i şerîfini ziyâret etmek, tâatlerin en büyüğü ve ibâdetlerin en kıymetlisidir.

Comments are closed.