İnsanlık, o büyüklere her zaman muhtaçtır

Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî bin Seyyid Mustafâ Efendi [1281-1362 (m. 1865-1943)], Van vilâyetinin Başkale (Başkal’a) kazâsında doğmuş, Ankara’da vefât etmiş ve Bağlum’a defnolunmuştur.

Büyük velî Seyyid Abdülhakîm-i Arvâsî hazretleri “Oniki İmâm”dan İmâm Alî Rızâ bin Mûsâ Kâzım’ın [kuddise sirruhumâ] soyundandır. Zâhir ve bâtın ilimlerinde kâmil ve dört mezhebin de fıkıh bilgilerinde mâhir, rûh bilgilerinin mütehassısı bir veliy-yi kâmil ve mükemmil idi.
İlm-i sarf, nahiv, bedî, beyân, belâğat, me’ânî, mantık, münâzara, vad’, usûl-i fıkıh, tefsîr, hadîs, fıkıh, kelâm, tasavvuf, nush lil-müslimîn, iftâ ale’l-mezhebeyn, hikmet-i tabîiyye [fizik, biyoloji], riyâziyye (hesâb ve hendese), hey’et [astronomi] ve hikmet-i ilâhiyye gibi ulûm-i zâhiriyyeyi, allâme Seyyid Fehîm Efendiden (kuddise sirruh) okuyup mezun olduğu gibi, yine ondan tasavvufun Nakşibendî/Müceddidî, Kâdirî, Kübrevî, Sühreverdî, Çeştî kısmlarından dahî mezun olmuştur. 1300 hicrî senesinin başında icâzet [yani diploma] almıştır.
1914 yılında, Receb ayı başında başlayan Ermenilerin zulüm ve katliâmından kurtulup kadın, çoluk-çocuk yetmiş kişilik yakınları ile hicret ederek, Revandız, Erbîl, Musul, Adana, Eskişehir ve nihâyet 1919 senesinin Şevvâl ayı başlarında 15-20 kişi hâlinde İstanbul’da Eyyûb Sultân semtine geldiler. Önce çarşı içindeki Yazılı Medrese”ye yerleştirildiler. Sonra kendisi, Gümüşsuyu Tepesi’nde İdris Köşkü civârındaki Murtazâ Efendi Mescidi’nin İmâmlığına [ve Kaşgârî Dergâhına] tayin olundu. Ayrıca İstanbul’daki çeşitli Câmilerde vaaz vererek, Vefâ Lisesi’nde de öğretmenlik yaparak, İslâmiyyeti yaymaya çalıştı.
Seyyid Abdülhakîm Efendi (rahimehullah), Sultân Muhammed Vahîdeddîn Hân tarafından, Medreselerin en yüksek, Üniversite kısmı olan Süleymâniyye Medresesi’ne (Medresetü’l-mütehassısîn)’e müderris [yani profesör hattâ ordinaryüs profesör] olarak tayin edilmiştir.
Memleketin her tarafından ve yabancı milletlerden üniversite mensupları, devlet adamları, uyanık, meraklı kimseler gelip güç bilgileri, ilimden, fenden çok şeyleri sorarlar, bazen de sormadan cevaplarını alırlar, bilgi ile doymuş olarak geri dönerlerdi.
Râbıta-i şerîfe” ve Er-riyâdu’t-tasavvufiyye” isimli kitâbları basılmıştır. Risâle büyüklüğünde müteaddid mektupları vardır. Sahâbe-i kirâm”, Ecdâd-ı Peygamberî” ve İslâm Hukûku” gibi risâleleri, Arabî, Fârisî ve Türkçe şiirleri pek kıymetlidir. Vaazları esnâsında tutulan notlar ve bazı mektupları 1983 senesinde dokuz cild hâlinde toplanmıştır.
Allahü teâlâ, bizlere, onun kıymetli eserlerini okuyup gösterdiği yolda ilerlemek ve rûh-i mukaddesinden her an istifâde etmek nasip eylesin. Cenâb-ı Hak, onun derecesini yüksek eylesin; hepimizi şefâatine de kavuştursun.

Comments are closed.