İstanbul yeni fethedilmişti…

İstanbul’un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmed Han, hocası Akşemseddin hazretlerini ziyarete gitti.
Ve kendisine;
“Elhamdülillah hocam, himmet ve yardımınızla İstanbul’u fethettik” diye arz etti.
Büyük veli bunu duydu.
“Allah’ın yardımıyla” buyurdu.
“Evet hocam, şimdi sizden bir ricam var.”
“Buyurun Sultanım.”
“Beni de talebeliğe kabul etseniz.”
“Olmaz Sultanım.”
“Neden?”
“Çünkü siz bu manevi lezzeti tatmış olsanız devlet işlerini aksatırsınız. İslâm’a hizmet işi yapılmaz olur bu ülkede. Halkın huzur içinde yaşaması için bu devletin başında kalmanız lâzım sizin” buyurdu.
Ve ilâve etti:
“Şunu da arz edeyim ki dervişlikle sultanlık bir arada yürümez.”
Genç Fâtih boynunu büküp;
“Peki, siz bilirsiniz” dedi.
? ? ?
Bir gün de bir komşusu “bir tabak pilav” yapıp gönderdi Akşemseddin hazretlerinin evine.
Sofra kuruldu…
Pilav ortaya kondu.
Ama ne hikmetse büyük veli el uzatmıyordu yemeğe.
Hanımı merak etti…
“Niçin yemiyorsun efendi?”
“Bu pilav başkasının rızkı hanım, bizim değil” dedi.
O esnada kapı çalındı.
Kapıda “bir fakir” vardı.
Ve “çok açım!” diyordu.
Pilav tabağını ona verip gönderdiler…