İstanbullu Bîçâre Abdullah Efendi

Bîçâre Abdullah Efendi Anadolu’da yetişen büyük velîlerdendir. 1068 (m. 1657)’de İstanbul’da vefât etti. Azîz Mahmûd Hüdâyî hazretlerinin talebelerinden Ahmed Efendi’den ilim ve tasavvuf yolunun edebini öğrendi.

Sohbetlerinde buyurdu ki:
“İnsanların methetmelerine, övmelerine kavuşmak arzusundan çok sakının. Zira çok tehlikelidir. O, tam uçurumun kenarıdır. O, ateşle oynamaktır. Allah korusun bir an gaflet, insanı ebedî saâdetinden mahrûm eder.”

“Az bir şekilde şüpheli olan şeylerden sakınmak, çok amel etmekten; az bir tevâzu sahibi olmak, nefsin istemediği birçok ibâdeti yapmaktan daha sevaptır.”  

“Alçak gönüllü olmanın alâmetleri şunlardır: Söyleyen kim olursa olsun, hak sözü kabûl etmek. Fakîr, garip olan kimselere de yumuşaklıkla muâmele etmek. Rütbe itibariyle küçük olanlara şefkatli olmak. Kendisine karşı yapılan hatâ ve kusurlara tahammül edip, öfkelenince sabretmek, her an Allahü teâlâyı hatırlamak. Zenginlere karşı vekarlı olmak. Cenâb-ı Haktan gelen her şeye rızâ göstermektir.”

“Sâdık olmanın alâmetleri: Sözü ile kalbinden geçenlerin aynı olması. Söz verdiği gibi hareket etmesi, işlerini Allahü teâlânın rızâsı için yapması. Dünyaya düşkün olmayıp, makam, mevki peşinde koşmaması, Nefsin isteklerini yapmaması, mühim olan işleri hemen yapıp, mühim olmayanları sonraya bırakması. Âhıreti, dünyaya tercih etmesidir.”

“Öyle bir tevekkül sahibi olmalıdır ki, Allahü teâlânın, kendisi için ezelde takdîr ettiği şeyden başka, başına hiçbir şeyin gelmeyeceğine gözüyle görür gibi inanmalıdır.”

“Allahü teâlâya olan muhabbetin alâmetleri: Dünyâda huzûrlu olduğu halde, âhıreti arzu etmek. Sıhhatli olduğu halde ölümü istemek. Allahü teâlâyı çok anmak, bununla rahatlamak ve bundan zevk almak. Cenâb-ı Haktan gelen dertleri ve belâları ni’met bilip, bunlara sabretmek sevinmektir.”  

“Dünyaya aldanmaktan çok sakınınız. Burası, yolcu konağı gibi geçicidir. Bugün buradayız. Belki yarın, belki daha önce göç edeceğiz. Burada bir an evvel azığımızı tamamlayalım. O kadar çabuk olalım ki, konuşmaya vaktimiz kalmasın. Konuşmayı âhirete bırakalım.”
“Kalbinde dünya hırsı bulunan bir kimsenin ilmi, Hazreti Abdullah İbni Abbâs’ın ilmi kadar olsa, o kimse, insanlar için zararlıdır. Çünkü onun kendisine hayrı yoktur. Başkalarına nasıl olsun?..”